POLEN NEDİR? VE FAYDALARI NELERDİR?


Polen çiçekli bitkilerin anterlerinde oluşan ve döllenmede rol olan erkek üreme birimidir. Polen 6 - 200 mm çapında değişik renklerde, şekillerde ve yapıdadır. Polen protein,vitamin,mineral madde ve enzimler bakımından çok zengin bir besin maddesidir. Arılar kovanın protein ihtiyacını karşılamak,yavruları beslemek için polen toplarlar ve bunları kovana taşıyarak petek gözlerinde depolarlar.
Polenin Bileşimi
Polenin bileşiminde yaklaşık olarak %10 su, %20 ham protein, %28-35 karbonhidratlar, %3-4 kül ve flavonoidler, karotenoidler, vitaminler(C,E,B kompleksi), mineraller, tüm serbest aminoasitler, nukleik asit ve nukleositler, enzimler(100den fazla) ve büyütme faktörleri bulunur.

Polen üretimi ve Muhafazası
Polen ,polen tuzakları kullanılarak toplanmaktadır. Arının taşıdığı polen çeşitli tuzaklardan geçerken tuzak haznesinde birikir. Biriken polenler 1-2 gün aralıklarla boşaltılıp 42 C yi geçmeyen sıcaklıkta kurutma dolaplarında kurutulup su oranı %7-8 e düşürülür. Daha sonra eleklerden geçirilip temizlenen polen hava almayacak şekilde ambalajlanıp soğuk ortamda saklanır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki polen toplamanın koloni performansı üzerinde önemli bir olumsuz etkisi yoktur.Kurutulmamış polen, oda sıcaklığında bir kaç gün içinde tüm besleyici değerlerini kaybetmektedir.
Derin dondurucuda taze polen 1 yıla kadar saklanabilir (Dietz, 1975).
Kurutulmuş polen oda sıcaklığında bir kaç ay, buz dolabında 1 yıl, buzlukta birkaç yıl saklanabilir. (Dietz ve Stephenson 1975 and 1980).
Polen güneş ışığı almayacak kavanozlarda, kuru ve karanlık odalarda saklanmalıdır.

Bilimsel Kanıtlar
Klinik çalışmalarda Polenin prostat problemlerinde (büyüme ve kansere kadar olan rahatsızlıklarda) ve alerji tedavisinde başarılı olarak kullanıldığı (Denis, 1966 and Ask-Upmark, 1967) bildirilmektedir.
Polenle yapılan hayvan besleme denemelerinde iştah artırıcı ve kilo aldırıcı etkisi gözlenmiştir.
Polenin bakteriostatic etkisi (Chauvin et al, 1952) ve antibacterial etkisi (Lavie, 1968)olduğu bildirilmiştir.
Polenin hayvanları ve insanları radyasyon ve X ışınlarının olumsuz etkilerinden koruduğu (Wang et al., 1984; Hernuss et al., 1975, as cited in Schmidt and Buchmann, 1992) belirtilmiştir.

Polenin Kullanıldığı Alanlar
İlaç sanayiinde:Prostat problemlerinde, Alerjik vakalarda Astım tedavisinde.
Yiyecek sanayiinde: Gıda desteği (Food supplement)
Hasta, çocuk, yaşlı ve düşkünlerin beslenmesinde.
Arı kolonilerinin beslenmesinde.
Bombus arılarının beslenmesinde.
Yarış atlarının beslenmesinde.
Kozmetik sanayiinde.
Polinasyon çalışmalarında.
Çevre kirliliği çalışmalarında.

Taze Polen
Polen çiçeklerin erkek üreme hücreleridir ve proteinler, vitaminler, esansiyel amino asitler, yağ asitleri, mineral maddeler ve iz elementler bakımından çok zengin bir gıda maddesidir. Polenler taze, dondurulmuş, kurutulmuş ve tablet haline getirilmiş haplar halinde pazarlanmaktadır. Krell, "İnsanlar tarafından günlük olarak protein, vitamin ve mineral madde gereksinimi karşılamak için sadece POLEN yemek yeterlidir" diyor. Ayrıca beslenme amacıyla alınan polenin Synergist etki yaparak yani birçok yararlı maddenin karşılıklı etkileşmesi ile metabolizmanın sindirimini iyileştirmektedir. Polende bulunan besinler, dengesiz alınan besinleri dengeleyerek açıkları kapattıkları ve besinlerin alınımını kolaylaştırdıkları bildirilmektedir. Beslenme bozukluğu bütün dünyada en çok protein ve kalori yetersizliği ile göze çarpar. Bir ortalamaya göre dünyada 0-6 yaş arasındaki bütün çocukların % 70'i protein yetersizliğinden hasta sayılmaktadır. Türkiye'de 2 milyondan fazla çocuk protein yetersizliğinden sıhhatsizdir. Polende ortalama %25 protein vardır. Çocuklar bir kahve kaşığı polenle protein ve birçok vitamin ihtiyacını karşılayabilir.

Polen Konusunda Bilim Adamlarının Tespitleri
***Chauvin ve Lenamand araştırmalarıyla polenin antibiyotikler içerdiğini ve bakterilerde üremeyi durdurucu etki gösterdiğini tespit etmiştir. Grecen ve Enci'nin yaptığı çalışmalarda Staphylococcus, Salmonella, e. coli ve Bacillis Anthracis' e karşı etkili olduğu ve bunların üremelerini engellediği tespit edilmiştir.
***Caillas' tan edinilen bilgilere göre polen kürü uygulaması ile en inatçı bağırsak iltihabı bile iyileştirilir. Polenler bağırsak bakteri ve fermentleri üzerinde olumlu etki yapar.
***Polende bulunan Rutin kılcal damarları etkileyerek fazla kanamaya engel olur. Kalp kasını güçlendirir.
***Polende bulunan ve gelişmeye, büyümeye etki eden hormonlarla ilgili çalışmalar sonucunda polen yedirilen hayvanlar aynı değerde protein ve vitamin alanlardan daha hızlı gelişmişlerdir.
***Costantini ve Albore, evcil hayvanların ve laboratuvar böceklerinin yemlerine eklenen polenin, büyüme hızını artırdığı, sindirimi kolaylaştırdığı ve daha sağlıklı bir görünüm kazandırdığını belirtmektedir. Dengeli .hazırlanan yeme %2.5 oranında polen eklenmesinin tavuklarda yemden yararlanma düzeyini artırdığı tespit edilmiştir. .
***Sporcular, özellikle yüksek performans isteyen branştakiler bol miktarda polen tüketmelidir.
***Lord Hauser' e göre polen bira mayasından 38 misli daha fazla B vitaminleri içermektedir.
***Sehmidt ve Buchman polendeki protein ve mineral madde ile Thiamin ve Riboflavin miktarının dana etindekinden l0 at daha fazla olduğunu belirtmektedir.
***Polende bulunan Ribofavin'in görme üzerindeki etkisi büyüktür. Birçok olayda şaşırtıcı sonuçların alındığı ve görme yeteneğinin arttığı saptanmıştır.

Taze Polenin Faydaları
1.Polen kansız insanlar için faydalıdır. A1yuvar sayısını %25-30, hemoglobini % 15 oranında yükseltir.
2. Polen içerdiği antibiyotiklerle en inatçı bağırsak iltihaplarını iyileştirir.
3. Polen vücudumuzu zinde tutar.
4. Sporda yüksek performans sağlar.
5. Aşırı yorgunluk ve stresten kaynaklanan cinsel isteksizliği giderir.
6. Kabızlık ve bağırsaktaki tıkanmaları ortadan kaldırır.
7. İnsanlardaki aşırı sinirliliği ortadan kaldırır. İnsanı rahatlatır.
8 İnatçı ishalleri tedavi eder.
9. Polen kabızlığı önleyerek hemoroidi iyileştirir, .
10. Görme üzerindeki etkisi büyüktür. Birçok olaylarda görme yeteneğini artırdığı saptanmıştır.
11.Polenin saç sayısını artırdığı ve saçın dökülmesini önlediği tespit edilmiştir.
12. Polen prostat hastalarında iyileştirici etki yapar.
13. Polen gelişmeyi ve büyümeyi hızlandırır.
14. Polen kılcal damarları etkileyerek fazla kanamaya engel olur. Kalp kasının çalışmasını güçlendirir.
15. Polen hücre yenileyicidir. Kanser tedavisinde destekleyicidir.
16. Yüksek tansiyon ve soğuk algınlığında etkilidir.
17. Son yıllarda hayvancılıkta yarış atlarının, balıkların, iyi ötmeyen kafes kuşlarının, civciv ve tavukların aktivitesinin, verimliliğinin, hızlı gelişmesinin ve sindirim kolaylığının sağlanmasında kullanılmaktadır.
18. Polen. düşünme yeteneğini artırır.
19. Kısa sürede kişileri enerji ve canlılığa kavuşturur.
20. Deri göz kapağı iltihaplarını önler.
21. Sinerjik etki ile vücut dayanıklılığını artırır ve enerji verir.
22. Hastalıktan kalkanları kısa sürede eski enerji ve canlılığa kavuşturur.
23. Acıktıkça polen yenilerek desteklenen diyetlerle çok rahat kilo verilebilir.
24. Yemekten yarım saat önce alınan polen, alınan gıdalardan tam faydalanmayı sağlar ve kilo aldırır.

23/06/2011 Petekleri Süzmeye Gidiyoruz...



Sabah 09:00 gibi Sakarı tarafındaki kovanların olduğu yere ulaştık Aydın , Ben malzemeleri ve çadırı kovanların yakınına taşıdık bu arada Recep de çayı demleyip kahvaltımızı hazırladı.Kahvaltımızı hallettikten sonra Recep ile beraber çadırı kurup süzme işine başladık..Çiçek balının süzmeişini bitirmeliydik çünkü akşam kovanlar sarılıp ayçiçeğine gidecekti.



Süzme işi önceki seneye göre çok zor geçti arılar bu sefer hiç rahat vermedi..Bayabi sokulma olayı yaşadık sıcak hava ve çadırın içinin havasızlığı, boğuculuğuda üstüne tuz biber oldu.




Akşam hava karardığında kovanların ağızlarını kapatıp kamyona yüklemeye başladık bağzı tersliklere rağmen gece 23:20 gibi yükleme işi bitti ama bizde bittik....

Kat verme, İlave atma, Ballık koyma...

Kat verme, ilave atma, ballık koyma bu tür ifadelerin tek anlamı vardır: Kulıuçkalıktaki çıtalarınız dolmuş, dokuzuncu çıtada yavru görülmüş ve sizin üst kata çıkma vaktiniz gelmiş demektir. Vaktimiz geldiğine göre hemen ballığı verebilir miyiz? Önce yapmamız gerekenler var:
Ballık atacağımız kovanın kapağını açıyoruz ve kapağı ilave vereceğimiz kovanın sağ yada sol tarafına en yakın noktaya kapağın içi gök yüzüne bakacak şekilde ters olarak koyuyoruz.Ballığıda getirp bu kapağın üzerine koyuyoruz. Niçin böyle yaptık?Biraz sonra ballığın içine yerleştireceğimiz ve geçici olarak koymak zorunda olduğumuz çıtalarda ana vars ise hariç bir yre düşmesin diye.Arıcılığa yeni başlayanların bu tür çalışmalarda en çok yaptıkları yanlış ana arıyı düşürmek yada çıtalar arasına kıstırmak suretiyle yok etmek şeklinde oluyor.Bu nedenle ana arıyı koruyucu tedbirlere azami seviyede dikkat etmeliyiz.
Kovanımızın dokuzuncu çıtasını çekip bakıyoruz. Günlük yumurta var mı ? Var. Eğer yok ise genel mevcuda ve gidişe bakarız. Arı mevcudu yoğun olarak kovan içini doldurmuş ise sekizinci çıtada günlük yavru var, dokuza geçmesi an meselesi ise bu durumda da ballık atma işlemi yapılabilir.
Dokuzuncu çıtada yavruyu gördükten Kapalı gözlü yavrulu iki çıtayı alarak ballığa koyuyoruz..Diğer çıtalarda ana memesi olup olmadığını kontrol ediyor ve sıralamasını bozmamaya dikkat ederek tekrar eski yerlerine koyuyoruz.İki ve dokuzuncu çıtaların geleceği yerlerideke çıtaları sağa ve sola kaydırarak iki tane çıta yeri açıyoruz. Elimideki ham mumlardan birisini ikinci çıta olacak şekilde, diğerinide dokuyzuncu çıta olacak şekilde yerleştiriyoruz.Çıtalar üzerinde dalak benzeri çıkıntılar var ise onları kazıyarak alıyoruz.Bunları almaz isek ikinci kattaki çıtalarla bağlantı kurar yani bu mumları bir çeşit merdiven olarak kullanır ve aralardaki boşlukları petek örerek dolduruur bal depolar. Hasat sırasında bu almadığımız mumlar bize bir çok sıkıntı yaşatır.Buralara depolanmış ballar akacak , kopacak sızacak, damlayacak. Bunun sonucu olarakta arılar yağma teşebbüsünde bulunacaklar
Ballığı alıyor kuluçkalık üzeine yerleştiriyoruz. Yerleştirme sırasında kuluçkalıkta kenarlara yıpılan arıları arıcı fırçası yada yumuşak bir şeyle kovan içine süpürüyoruz. Bunlar da yok ise körük ile hava ve duman püskürtetek ballık altında kalıp ezilmemeleri için arıaları kuluçkalığa yönlendiriyoruz.
Kuluçkalığımız yerleştirdik. Bu durumda kuluçkalıktan ikitane kapalı gözlü yavru aldık ve iki ve dokuz numaralı çıtaları ham mumlu olarak yerleştirmiş olduk.
Ballığımıza varsa ki var olmalı kabarmış mumlu çıta takviyesi yapmalıyız.
Bir numaraya kabarmış mumlu çıta, iki numaraya ham mumlu çıta ,üç ve dört numaraya kapalı gözlü yavrulu çıta, beş numaraya yine kabarmış mumlu çıta veriyoruz.Verilen ham mumlar kabardıkça baştan iki, sondan ikinci sırada olacak şekilde ham mum vermeye devam edeceğiz.Eğer mumu birden fazla vereceksek Hem baştan ikiye hemde sondan ikiye ham mum veriyoruz. Birtane vereceksek sondan ikiyi tercih ediyoruz.
Böylece ilave atma işinin birinci aşamasını tamamlamış oluyoruz.Ballık dolup onuncu çıtaya ulaştığında ikinci katı gerekmesi halinde mecburen atacağız.Şimdilik birinci katta duralım.

Her zaman söyleriz. Arıcılkta 2x2= 4 değildir. Bu bazen 5 olur bazen 3 olur,altı yedi olurken, kimi zamanda 2,3 olur.Yaptığımız tarif bizim kendi uygulamamız.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.Bizimkide böyle.Ama şunu söyleyelim ki, sıradan ve rast gele bir uygulama değil anlattıklarımız.okunmuş incelenmiş onlarca makale ve kitapla beslenerek böyle bir uygulamayı yürütüyoruz.

Oğul nedir??


OĞUL NEDİR?Koloni olarak yaşayan arılar yine koloniler şeklinde bölünerek çoğalır. Bu bölünme bir kısım arının, ana arıyla birlikte kovanı terk etmesiyle oluşur. Koloninin bu şekilde bölünmesine oğul çıkarma denir. Kovanı terk eden yeni koloni ise oğul arısı şeklinde isimlendirilir. Oğul mevsimi arıcının arılıkta en yoğun çalıştığı dönemlerden birisidir. Bu süre içinde kovanların kontrolü iyi yapılmalı ve günün belirli saatlerinde muhakkak arılıkta bulunmaya dikkat edilmelidir.İlkbaharda süratle çoğalan ve artık kovana sığamayan arı kolonisi oğul çıkarma hazırlıklarına başlar. Özellikle bal kaynaklarının çok olduğu ve mevsimin de müsait olduğu senelerde bu olay çok sık görülür. Oğul mevsimi genelde Mayıs ayının başından Haziran ayının ortalarına kadar devam eder. Bu dönemin başlangıcı ile bitişi iklim, hava ve coğrafi şartlara göre değişir. Nektar akımının doruğa çıktığı büyük bal toplama mevsiminin başlamasıyla oğul mevsimi de sona ermiş olur.Koloninin oğul çıkarma hazırlığına başladığının en önemli işareti kuluçkalık çerçeveleri üzerinde görülen ana arı memeleridir. Normalde her kovanda bir tane ana arı bulunur ve bu ana arı başka bir ana arı ile karşılaştığında aralarında ölümüne bir savaş başlar. Kovandaki ana arı, işçi arılar tarafından yapılan yeni ana memelerine bile tahammül edemez ve tahrip etmeye çalışır. Ama oğul mevsiminde işçi arılar yeni ana arı üretmek için peteklerin alt kısımlarında, yüksük şeklinde ana arı hücreleri yaparlar ve ana arının bu hücreleri tahrip etmesini engellerler.
Buna sinirlenen eski ana arı yumurtlamayı ve beslenmeyi bırakır. Zayıflayarak uçmaya hazır hale gelir. Havanın müsait olduğu bir gün yanına bir kısım işçi arıyı da alarak kovanı terk eder. Ana arı çevrede müsait bir ağaç dalına konar. Kendisini takip eden diğer arılar da üst üste konarak küme şeklinde bir salkım oluşturur. Salkım şeklindeki oğul arısı arıcı tarafından usulüne uygun şekilde alınarak yeni bir kovana konur.
Mevsimin müsait olduğu zamanlarda ikinci, üçüncü, hatta altıncıya kadar oğul çıkabilir. Fakat çıkan her oğul kovan nüfusunun azalması ve kovanın gücünü yitirmesi anlamına gelir. Bal verimini yüksek tutmak isteyen arıcı doğal oğul çıkışını engellemek zorundadır. Hiç değilse ilk oğuldan sonra çıkan oğullara izin vermemek gerekir. Çünkü oğul sayısı arttıkça, çıkan oğulların nüfusu azalır. En son çıkan oğullar çoğunlukla kendilerine kışın yetecek besin ve nüfus sayısına ulaşamazlar. Arıcının bu kovanlara bakması gerekir. İlk çıkan oğulun anası çiftleşmiş olduğu için döllüdür ve hemen yumurtlamaya başlar. Fakat daha sonra çıkan oğulların genç anaları çiftleşmedikleri için, doğumlarından 5 ya da 6 gün sonra döllenme uçuşuna çıkarlar.
OĞUL YAKALAMA Her ne kadar kovandan doğal oğul çıkması modern arıcılık tekniklerine aykırı olsa da, zaman zaman çeşitli nedenlerle doğal oğul çıkışı engellenemez. Oğul genellikle saat 9–12 arasında çıkar. Yazın sıcak günlerinde daha geç saatlerde çıktığı da görülür. Kovandan çıkan ilk oğullar anaları yaşlı olduğu için uzağa uçamaz, bu yüzden nispeten arılığın yakınına ve alçak yerlere konarlar. İkinci, üçüncü ve daha sonraki oğullar ise anaları genç olduğu için daha uzaklara uçma ve yükseğe konma eğilimindedirler. Hatta bazen bu oğullar hiç konmayarak doğrudan yeni yuvalarına doğru uçabilirler. Oğul çıkmaya başladığında arıların konmasını sağlamak için çeşitli yöntemler uygulanır. Teneke çalmak, iki taşı birbirine vurmak, arıların üzerine toprak atmak gibi. Bu yöntemlerin doğru olduğunu savunanlar olduğu gibi sakıncalı olduğunu iddia edenler de vardır. Bizim de uygulayıp başarılı sonuç aldığımız yöntem, çıkan arıların üzerine su serpmektir. Süpürgeyle ya da başka bir yöntemle üzerine su serpilen arılar yağmur yağdığını zannederek, kısa zamanda toplanmaya başlarlar.Çıkan arı eğer kümelenmek için bir yer bulamazsa uzaklara uçar gider. Bunu engellemek için eğer arılık ve çevresinde ağaç yoksa önlem olarak yere ağaç dalları dikmek gerekir. Oğul kümesinin alçak ve daha rahat alınabilir yerlere konmasını sağlamak için, konmasını istediğimiz yere oğul otu (melisa) ya da piyasadan alacağımız oğul kokularından sürmek faydalıdır. Oğul koymayı düşündüğümüz kovanı daha önceden hazırlamak gerekir. Arı kolonisinin sağlıklı olarak yaşayabileceği özelliklere sahip kovana temel petek takılmış çerçeveler konur. Eğer mümkünse 1-2 çerçevenin kabarmış petek olması çok iyi olur. Çerçeveler arasında 2 cm boşluk bırakılır. Bu kabarmış peteklere bal ya da şeker şerbeti sürülürse, arının kovana girmesi ve orayı yuva olarak kabul etmesi daha kolay olur. Eğer mümkün değilse oğul kokusu sürülmüş bir parça pamuk kovan içine bırakılır. Oğul çıkıp bir yere konduktan sonra zaman geçirmeden, kovana alma çalışmalarına başlamak gerekir. Çünkü belli bir zaman yerinden alınmayan arılar yeni yuvalarına doğru uçarak giderler. Oğulun konduğu yer çok güneş altıysa muhakkak üzerine temiz bir bez örtülerek gölge yapmak gerekir.Oğulun konduğu yer alçaksa kovan doğrudan arıların yanına götürülür, arılarla kovan arasına bir bez serilir, arka taraftan duman verilerek arıların bez üzerinden yürüyerek kovana girmeleri sağlanır. Arıları yönlendirmeyi kolaylaştırmak için bir kaz tüyü ya da arıcı fırçasıyla arılar kovana doğru hafifçe süpürülür. Kovandaki balın ya da balmumunun kokusunu alan arılar bir sürü gibi kovana girmeye başlarlar. Arılar bir kaç metre yükseklikte bir yere konmuşsa, yere genişçe bir bez serilir. Kovan sehpa ya da iskele gibi bir yüksekliğin üzerine konularak arıların altına getirilir. Ya da mümkünse bir kişi kovanı kaldırarak tutar. Dal sert bir silkelenir ve arıların toplu bir şekilde kovanın içine düşmeleri sağlanır.Kovan yere, bezin üzerine konur ve havada uçuşan diğer arıların da kovana girmesi beklenir. Ana arı kovana girince diğer arılar hiç nazlanmadan yeni yuvalarına girerler. Arıcı kovan etrafındaki arıların hareketlerini takip ederek ana arının girip girmediğini anlayabilir. Eğer arılar tekrar sürü halinde dalda kümelenmeye başlıyorsa buradan ana arının kovanda olmadığı anlaşılır. Bir de ana arı kovana girince, kovan etrafındaki arılar iğnelerini gökyüzüne doğru çevirip kanat çırparak vızıldamaya başlarlar. Havada uçuşan arılar bu hareketi görünce kovana girmeye başlarlar. Oğulun konduğu yer yüksekte bir ağaç dalı ise, sakıncası yoksa arıları sarsmadan dal yavaşça kesilir. Kovanın önüne genişçe bir bez serilir, bezin bir kenarı kovan giriş tahtasının üzerine doğru konur. Dal yavaşça bezin üzerine silkinir ve bezin üzerine bırakılır. Arılar sürü şeklinde kovana girmeye başlarlar.
Dal kesilemeyecek şekildeyse, uzunca bir sırığın ucuna bir teneke ya da oğul torbası bağlanır. Tenekenin içine bir parça ballı petek yerleştirilir. Teneke uzatılarak arıların altına getirilir, başka bir sırığın yardımıyla ya da merdivenle ağaca çıkarak, dal kuvvetlice silkinir. Teneke veya oğul torbası aşağı indirilerek kovana boşaltılır. Arıların hepsi alınamadıysa bu hareket bir kaç kere tekrarlanır. Anaarının kovana girdiği anlaşılınca kovanın üzeri kapatılır.
Bir başka pratik oğul yakalama yöntemi ise şudur: Eski bir sapsız sepet oğulun üzerine dikkatlice konur, alttan yavaş yavaş duman verilir. Arılar genellikle kapalı ve karanlık yerlere girme eğiliminde olduklarından üstlerine konmuş olan sepetin içinde toplanırlar. Bütün arılar sepete girdikten sonra fazla sarsmamaya dikkat edilerek, sepetin üzeri kapatılır ve arılar yeni kovanlarına konur. Bu yöntem özellikle arılıktan çok uzak mesafeye konmuş olan oğulları yakalayıp geri getirmek için pratiktir.Arılar kovandan oğula çıkarken kursaklarını balla doldururlar, bu yüzden oğul arıları sakindir ve kolay kolay sokmaz. Bu sayede arıcı rahat rahat çalışabilir. Oğul yerleştirilen kovan daimi yerine konur ve mümkünse üzeri örtülerek serin kalması sağlanır. Ertesi gün çıtaların arası normal durumlarına getirilir. Arıların zapt etmediği çerçeveler alınarak kovan bölme tahtasıyla bölünür.
OĞUL ENGELLEME YÖNTEMLERİ Bir arı kolonisinin oğul çıkarma arzusunun nedenleri bilinirse, bunu engellemenin yöntemleri de kendiliğinden ortaya çıkar. Bu nedenler kısaca şunlardır:
1) Arı nüfusu kovan içinde çok sıkıştığı zaman oğul çıkararak bu sıkışıklıktan kurtulmak ister. İçerideki sıkışıklığın en büyük göstergesi ise özellikle günün sıcak saatlerinde arıların uçma tahtasının üzerinden aşağıya salkımlar oluşturarak sarkmalarıdır. Bu o kovanın oğul çıkarma eğiliminin ilk işaretidir.
2) Kovan içi havalandırma çok iyi değilse ya da kovan kızgın güneş altında bulunuyorsa arılar içeride bunalır ve oğul çıkarma eğilimine girer.
3) Ana arının yumurtlama alanlarının bitmesi. Ana arı petekler üzerinde yumurtlayacak boş hücre bulamıyorsa kovan yine oğul eğilimine girer.
4) Oğul çıkarma eğilimi o arı ırkının kalıtımsal bir özelliği olabilir. Bu tür bir özelliği olan arı ırkı kolayca oğul çıkarma eğilimine girer.Arı kolonisinin oğul çıkarma eğilimini engellemek için alınması gerekli önlemler ise şunlardır:
1) İlkbaharda hızlı kuluçka faaliyeti sonucunda nüfus iyice arttığı için, arılar kuluçkalıkta sıkışmadan ballıkların konulması gerekir.
2) Havaların iyice ısınmasıyla birlikte arıların kovana rahatça girip çıkmalarını sağlamak ve kovan içi havalandırmaya yardımcı olmak için, kovan giriş delikleri sonuna kadar açık hale getirilir. Kovan kızgın güneş altında bırakılmaz gölge altına koymak mümkün değilse, üzeri dal, çalı, ot vesaire ile örtülür.
3) Çok hızlı gelişen ve oğul çıkarma eğilimine gireceği anlaşılan kovanlardan kapalı gözlü yavrulu çerçevelerden alınarak zayıf kovanlara verilir, böylece koloninin çok hızlı gelişmesi yavaşlatılmış olur.
4) Ana arıya yumurtlayacak boş alan sağlanır. Eğer kuluçkalıktaki çerçeveler aşırı yavru ya da aşırı bal depolama yüzünden bloke olmuşsa, bunlar alınarak yerine boş çerçeveler konur. Böylece ana arının rahatlıkla yumurtalarını bırakacağı alanlar sağlanmış olur. Eğer çerçeveler bal yüzünden bloke olmuşsa, bunların yerine kabartılmış petekli çerçeve koymamak gerekir. Çünkü arılar bu çerçeveleri de hemen bal ile doldurarak ana arının yumurtlamasına imkan vermezler. Kılavuz petekli çerçeve takılırsa, petekler kabartıldıkça ana arı yumurtasını koyma imkanı bulur.Ana arıya bol yumurtlama alanı açmak için kuluçkalıktaki üzeri sırlanmış yavru gözlü çerçevelerden 4–5 tanesi alınarak yerine kılavuz petek takılmış çerçeve konur. Yavrulu petekler ise ballığın ortasına yerleştirilir. Böylece kuluçkalıkta ana arıya yumurtlayacak geniş bir alan yaratılmış olur. Eğer kuluçkalıkla ballık arasına ana ızgarası konursa ana arı üst kata çıkıp yumurtlayamayacağı için, kapalı gözlerden yavrular çıkmaya başladıktan sonra arılar üst kattaki boş peteklere hemen bal doldurmaya başlar.
5) Kuluçkalıktaki çerçeveler haftada bir kontrol edilerek varsa ana arı yüksükleri imha edilir. Ana arı yüksüklerinin yapılmış olması kovanın illaki oğul çıkaracağı anlamına gelmez. Bu yüzden içinde yumurta bulunmayan hücreleri bozmak için zaman harcanmamalıdır. Eğer bu yüksüklerin içine yumurta ve arı sütü bırakılmışsa bu oğul hazırlığının en önemli işaretidir.Bu yüksükleri imha ederken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi de, kapalı olup olmadıklarıdır. Henüz kapatılmamış üzeri açık olan yüksükler rahatlıkla imha edilebilir. Fakat eğer kapalı ana arı yüksüğü varsa bu o kovanın oğul çıkardığı anlamına gelir. Bu yüzden bütün yüksükleri imha etmek o kovanı ana arısız bırakmak demektir. Kapalı yüksükler görüldüğünde bunlardan 1-2 tanesini seçerek bozmadan bırakmak gerekir. İri, gösterişli ve üzeri pütürlü olan ana memeleri tercih edilmelidir.
Oğul vermek amacıyla yapılan ana arı yüksüklerinin sayısı genelde 10–15 kadardır. Ana arıyı değiştirmek için yapılan yüksükler ise 2–4 tane civarındadır. Oğul için yapılan yüksükler, ana arıdan gizlemek için çerçevelerin dip taraflarında, gizli köşelerinde bulunur. Ana arıyı değiştirme amacıyla yapılan yüksükler ise çerçevenin ortasında, kuluçkanın bol olduğu alanlarda yer alır.
İlk çıkan oğulun hangi kovandan çıktığı görüldüyse, diğer oğulları engellemenin en pratik bir yolu da şudur: Ana kovan yerinden kaldırılıp arılıkta başka bir yere taşınarak, oğul arısı ana kovanın yerine konur. Böylece dışarıdaki tarlacı arılar da oğul kovana dâhil olarak koloniyi çok güçlü bir hale getirirler. Tarlacı arılarını kaybettiği için nüfusu iyice azalan ana kovan ise oğul çıkarmaktan vazgeçer.
6) Bazı arılar ırk özelliklerinden dolayı oğul çıkarmaya daha kolay eğilim gösterirler. Bu yüzden oğul eğilimi daha düşük olan ırklarla çalışmak gerekir. Her arıcı kendi arılığındaki oğul çıkarma eğilimi düşük olan kovanları belirlemeli ve bu kovanlardan ürettiği ana arıları diğer kovanlara vererek, kendi arılarının oğul çıkarma eğilimini en düşük seviyeye getirmelidir. Oğul çıkarma eğilimi yüksek kovanların ana arıları ve erkek arıları fırsat buldukça imha edilmelidir.
7) Hızla gelişen kolonilerden suni oğul almak doğal oğul çıkışını engelleyen en önemli uygulamalardan bir tanesidir.
SUNİ OĞUL ALMA Oğul mevsimi yaklaştığında, doğal oğul çıkışını beklemeden arıcı tarafından alınan oğula suni oğul denir. Suni oğul iki nedenden dolayı alınır. Birincisi büyük oğul mevsiminde hızla gelişen kovanın gelişme hızını azaltarak doğal oğulun çıkışını engellemek için. İkincisi ise kovan sayısını artırmak için. Sebebi ne olursa olsun, suni oğullar iyi huylu, çalışkan, sokucu olmayan, kolayca oğula meyletmeyen ve diğer üstün niteliklere sahip kovanlardan alınmalıdır. Suni oğulun doğal oğula göre en büyük avantajı, oğul alma zamanına arıcının kendisinin karar vermesidir. Doğal çıkan oğul arısının zamanı önceden kestirilemez ve bazen arıcı arılıkta değilse bu arı kaçar gider. Ya da çok yüksek bir yere konan doğal oğulu almak için saatlerce uğraşmak gerekebilir. Suni oğulu artık soğukların bittiği ve doğal oğul mevsimine yaklaşık 15–20 gün kaldığı zamanlarda alırsak en verimli sonucu elde ederiz. Suni oğul alınmış kovanların beslenmesine özel bir önem vermek gerekir. Genel olarak suni oğul alma uygulamasında iki ana yöntem vardır:
1) Bölme Oğul: Bölme oğulda bir arı kovanın gücü ikiye bölünür. Oğul mevsiminin yaklaştığı günlerde üstün ırk özelliklerine sahip olan ve kuluçkalığı iyice dolmuş bir kovandan suni oğul alımına gidilir. Sıcak bir günde ikindiye doğru kovan açılarak, yavrulu, ballı ve polenli çerçevelerden 4–5 tanesi oğul olarak bölünecek kovana arılarıyla birlikte konur. Bu şekilde suni oğul alındığı zaman ana arı ya ana kovanda, ya da oğul olarak ayrılan kovanda kalır. Bu sırada arıcının ananın hangi kovanda kaldığına dikkat etmesi ve anasız kalan kovanın bir an önce anaya kavuşturulması çalışmalarına başlaması gerekir. Anasız olan kovan eğer uygun yumurta ve larvalar varsa kısa zamanda ana memelerini yaparak yeni anaya sahip olur. Eğer elde varsa yedek ana arı verilebilir ya da başka bir kovandan ana arı memesi kesilerek anasız kovana verilebilir. İyi beslenirse bölünen her iki kovan da kısa zamanda gelişir.
2) Devşirme Oğul: Bu uygulama da ise birden fazla kovandan alınan arı ve peteklerle yeni bir kovan yapılır. Bu yöntemin avantajı az sayıda çerçeve alındığı için anaç kovanı zayıflatmayışıdır. Devşirme oğul iki veya daha fazla sayıdaki kovandan alınabilir. Çeşitli yöntemlerle devşirme oğul alınabilir:
a) İki veya daha fazla kovandan birer ikişer ballı, polenli, yavrulu ve arılı çerçeveler alınarak boş bir kovana konur. Arı birleştirme esansı kullanılarak arıların kavga etmeleri önlenir. Bu uygulamada ana arının ana kovanda kalmasına dikkat etmek gerekir. Yeni kovana bilinen usullerle yeni ana arı verilir.
b) Bir kovandan 4-5 yavrulu petek alınır fakat üzerindeki arılar silkinir. Petekler boş bir kovana yerleştirilir. İkinci ana kovan başka bir yere götürülür ve onun yerine içine petekleri koyduğumuz yeni kovan konur. Böylece anaç kovanın dışarıda çalışmaya giden arıları yeni kovanda çalışmaya başlarlar. Bu yöntemde ana arının yanlışlıkla oğula verilmesi ihtimali yoktur. Bu yöntemde yavrular bir kovandan, arılar başka bir kovandan alınmış olur. Bilinen yöntemlerle kısa sürede ana arı vermek gerekir.
c) Boş kovana suni petek takılmış çerçeveler konur. Anaç kovan yerinden kaldırılır ve yerine boş kovan konur. 4-5 çerçeve arı ana arıyla birlikte yeni kovana silkinir. Yer değiştirildiği için ana kovanın dışarıdaki işçi arıları da oğul kovana tabi olurlar. Ana kovana kısa sürede ana arı verilir ayrıca oğul arıyı da güzelce beslemek gerekir.

Kovanlarımıza Yeni Çıtalar verme Zamanı...09/06/2011



Kovanlara gerekli olan yeni çıtaların yapimı ve montajı inşallah 1-2 güne tamamlanacak...