ERKEK ARI..

Erkek arılar arı ailesinde neslin devamı için ana arı ile olması gereken çiftleşmeyi sağlayabilecek erkek tarafıdır.

Ana arı ile çiftleşme şansını çok az elde edebilen erkek arıların, çiftleşme sonrası ölümleri ise tam bir trajedidir.
Erkek arıları, çalışmadıkları ve hazırdan tükettikleri için biz arıcılar hiç sevmeyiz ama çiftleşmenin gerçekleşmesi ve genetik olarak zenginliğin sağlanması açısından varlıklarını sağlamak zorundayız.
Erkek arılar bulunulan bölgeye, çevre şartları ve koloni gücüne göre özellikle kışa doğru kovandan uzaklaştırılırlar. Ancak bazı yıllarda sayıları az da olsa kışladıkları görülmektedir.

Bu uzaklaştırma bazen kovan içinde köşeye sıkıştırılmak, bazı durumlarda kovan dışına işçi arılar tarafından atılmak şeklinde gerçekleşir.
Erkek arıların önemli özelliklerinden birisi de dölsüz yumurtadan yetişiyor olmalarıdır ki dölsüz yumurtadan canlı olarak yetişen çok ender varlıklardandır.

Erkek Arı Hakkında...
Erkek arıların hiç babası olmadığını elbette biliyoruz.

Erkek arılar özelliklerini, ana arı vasıtasıyla dedelerinden alıyorlar.

Bunlar özellikle arı biyolojisinde çok önemli veriler.

Ana arı saf bir ırk özellikleri taşıyorsa, erkek çocukları da kesinlikle saf ırk özellikleri taşıyorlar. Çünkü erkek arılar ana arıdan sperma almıyorlar.

Bir örnekleme yapılacak olursa;

Saf Kafkas bir ana arı ile Karniyol bir erkeğin çiftleşmesi sonucunda; erkekler anaları gibi saf Kafkas olurlar. İşçi arılar ise melez…

Gelelim ana arı üretiminde söylenenlere ve uygulananlara…

Ana arı üretimi öncesi erkeklerin hazırlanması gerekliliğini de biliyoruz.

Hatta erkek arı üretimi yapıldığına dair bir sürü etkinlik görüyoruz.

Ancak hangi kıstasa göre yapıldığını biliyor muyuz?

Hangi arı ailesinde erkek arı üretilecek?

Bu arı ailesi çok güzel ve erkekleri bundan üretiyorum diyenlere aferin demek gerekiyor.

Çünkü erkek arıların üretileceği arı ailesi özelliklerini, bu erkek arılara vermiyorlar.

Ne yapılmalı?

Arı ailesindeki üretilecek erkeklerin teyzelerinin özellikleri esas alınmalı ki bu birazda Hayat Bilgisi konularına hâkim olmayı gerektiriyor.

Teyze, yani anasının işçi arı olan kız kardeşlerinin özelliklerini bilmeliyiz.
Bu da ancak Arı Ailesi Kayıt Sistemi ile sağlanabilir.

Öncelikle erkek arı üretilecek olan arı ailesinin ana arısının nereden geldiğini bilmek lazım.

İŞÇİ ARI

Her şey sorgusuz sualsiz onlar tarafından yapılır.
Hatta yumurtlayabilirler bile.
Ancak sperm keseleri olmadığından dölsüz yumurta üretebilirler.
Aralarındaki işbölümü hayranlıkla izlenebilecek düzeydedir.
İşçi arılar arasındaki işbölümü Almanya'da Rosch tarafından 1930 yılında tespit edilmiştir.
En kalabalık aile bireyleri, işçi arılardır.
Ana arı tarafından yumurtlanan döllü yumurtalardan meydana gelirler.
Yaşam süreleri, yetişirken tükettiği polene, faaliyetlerinin yoğunluğuna ve uçuş temposuna göre değişir.
Özellikle aktif dönemlerde işçi arıların yaşamları 45 gün civarındadır.
Sonbaharda doğan genç işçiler, az miktarda çalıştıklarından kış sürecini uzun süre yaşayarak rahatlıkla atlatabilirler.

İşçi Arı Görevleri

Kuluçka Faaliyeti
Yavru yetiştirmek için gereken yaklaşık 34 ºC kuluçka sıcaklığını oluştururlar.
Larvaları besleyerek, gelecek neslin oluşmasını sağlarlar.
Yumurtaların 3'üncü gün sonunda eriyerek larva haline dönüşmesi ile, bu larvalara arı sütü salgılaması genç işçi arılar tarafından yapılır.
Larvalar 3 gün boyunca arı sütü ile beslenirler.
3 gün yumurta ve 3 gün larva arı sütü beslemesi ile 6'ncı günden sonra daha basit besinle beslenir.
Gözler 9'uncu gün kapatılır.
21'inci gün ise hayata gözlerini işçi arı olarak açarlar.

Gözlerden çıkar iken, hiç bir yardım görmez ve tamamen kendi imkanları ile doğumlarını gerçekleştirirler.

Mum Salgılama ve Petek Örme
Mum salgılama olayı yine genç işçi arılar tarafından gerçekleştirilir.
Kovan içi sıcaklığının 33-36 Cº civarında olması ile mum salgılayacak genç işçi arılar bal yerler ve balı muma çevirirler.
Dış ortam sıcaklığının düşük olduğu dönemlerde bile mum üretimi beslenmenin arttırılması ile gerçekleştirilebilir.
Mum salgılama işlemi öncesi arılar salkım pozisyonuna geçerek ısıyı arttırırlar ve kolayca mum salgılanmasını sağlarlar.

Salgılanan mumlar yine işçi arılar tarafından petek örülmesinde kullanılır.
Mucizevi bir biçimde, üstelik zifiri karanlık bir bölgede ve hiç bir öğretici tarafından öğretilmemiş bir işlemi gerçekleştirirler.
Bu işlemi yaparken ortaya çıkan mühendislik inanılmazdır.
Ayrıca tüm petek gözlerinin aynı ölçüde ve geometrik yapıda olması diğer ilgi çekici bir olgudur.

Havalandırma
Sıcaklıklarının artması ile kovan içi sıcaklığının, kuluçka sıcaklığını aşması veya balın suyunun uçurulması gerektiğinde; kanatları hızla çırparak uçuş tahtasının uygun bir yerinden vantilatör gibi kullanır ve havalandırma yaparlar.

Özellikle sıcaklık düşürme işlemi için yapılan havalandırmalarda, kovan içerisine su bol miktarda taşınır.
Bu kanat çırpma işlemi uçuş deliğinin hemen önünde yapılması sebebiyle, arıların kanatlarının zarar görmelerini engellemek amacıyla uçuş deliği yüksekliğinin 20 mm.den daha fazla yapılması tercih edilmelidir.

"Balm" üretimi ve kuluçka hazırlama
Arılar tarafından sindirilemeyen polen kabukları, bal midesinde şeffaf propolise (Balm) dönüştürülür.
Elde edilen bu madde ile yavru gözlerinin cilalanmasında, gerekli sertliğin kazandırılmasında ve dezenfeksiyonda kullanılır.
Yavru faaliyeti olan peteklerin esmerleşmesi, kullanılan bu maddenin zamanla koyulaşması ile ve her çıkan yavrunun bıraktığı kalıntılarla gerçekleşmektedir.

Polen ve Balözü Depolama
Polen toplamaktan dönen işçi arılar genellikle yavru alanına yakın boş gözlere polenleri kendi imkanları ile boşaltırlar.
Genç işçi arılar tarafından göze bırakılmış polenler sıkıştırılır ve üzeri ince bir bal tabakası ile kaplanarak, uzun süre dayanabilecek hale getirilir.
Balözü ile gelen işçi arılar ise, balözünü iç işlerinde çalışan genç işçilere aktarırlar.
Genç işçiler kendilerine aktarılan balözünü petek gözlerine olgunlaştırmak üzere depolarlar.

Kovan dışı görevler
Yeni doğan işçi arılar aktif dönemde ilk 20 günlerini kovan içi görevlerde bulunarak geçirirler.
Geri kalan ömürlerinde ise, kovana balözü, polen, propolis ve su taşırlar.

Polen Toplama
Protein ihtiyacının karşılanması için gereken polen, yavru faaliyetlerinin hızlandığı zamanlarda ve yaz aylarında işçi arılar tarafından toplanır.
Bir arının taşıyabileceği polen miktarı, polenin derlendiği kaynağa göre değişmekle birlikte, ortalama 15 mg. civarındadır.
Bir arı ailesine yılda 35-40 kg. polen geldiğine göre, yapılan polen uçuş sayısı inanılmazdır.

Balözü Toplama
Balın kaynağı olan balözü, zaman mefhumu gözetilmeden uçuşa müsait olan havalarda ortamda varsa işçi arılar tarafından toplanırlar.
Balözü çiçeklerde bulunabildiği gibi, bir çok salgı yapan ağaçtan da arılar tarafından bulunurlar.
Bir arının taşıyabileceği balözü miktarı 70-85 mg. olup; toplanan kaynak ile kovan uzaklığına bağlı olarak uçuşta enerji olarak kullanılır.
Kovana bir arı yaklaşık 30-40 mg. balözü getirebilir.

Propolis Toplama
Propolis, bitkilerin taze sürgün ve tomurcuklarında bulunan yapışkan ve reçinemsi özelliklerde bir maddedir.
Kovan uçuş deliklerinin gerektiğinde küçültülmesi, delik ve çatlakların kapatılmasında ve anti-bakteriyel özelliği sebebiyle kovan içinde değişik amaçlara yönelik kullanılan propolis işçi arılar tarafından toplanırlar.
Kovan içinde boşaltma işlemi diğer işçi arılar tarafından yapılır.

Su Taşıma
Her canlı gibi bal arılarının da suya ihtiyacı bulunmaktadır.
Kovan içi sıcaklığı, nemi ayarlamak ve balı tüketebilmesi için suya ihtiyaç vardır.
Arılar suyu ihtiyaç halinde taşırlar ve su stoklama işlemini yapmazlar.
Doğada kendi başlarına suyu bulabilmektedirler, ancak suyun olmadığı yerlerde arıcılar tarafından su için tedbirler alınmaktadır.

ARI BESLEME

Besleme
Bal arılarında besleme konusuna öncelikle, doğadan bu ihtiyacı nasıl karşıladıklarına bakarak cevaplar bulabiliriz.
Doğadan arılar tarafından toplanan bal özünün içeriğinin büyük bir kısmını sakkaroz oluşturur.
Bal özü ise, çiçeklerden ve salgı yapan böceklerden derlendiğine göre, özellikle erken baharda ve sonbaharda azalan bal özünün takviye edilmesi gerekmektedir.

Besleme konusu arıcılık sektörü içerisinde en çok tartışılan konulardandır. Çok değişik ve bölgesel besleme ürünleri ile teknikleri kullanılmaktadır.
Paylaştığımız bilgiler İç Anadolu bölgesinde denenmiş ve başarılı olmuş besleme ürünlerini ve tekniklerini içermektedir.

Sıvı Besleme
Sıvı besleme ürünü hazırlanması
Koyu Sıvı Besleme Şurubu 2/1
1 birim su kaynatılır ve ateşten indirilir.
İçerisine 2 birim çay şekeri katılarak, eriyene kadar karıştırılır.
Elinizde mevcut ise, az miktarda bal katılabilir.
Başka hiç bir ürünün katılmasını tavsiye etmiyoruz.
Normal Sıvı Besleme Şurubu 1/1
1 birim su kaynatılır ve ateşten indirilir.
İçerisine 1 birim çay şekeri katılarak, eriyene kadar karıştırılır.
Elinizde mevcut ise, az miktarda bal katılabilir.
Başka hiç bir ürünün katılmasını tavsiye etmiyoruz.
Neden besleme yapacağız?
Yiyecek sıkıntısı çeken kolonilerin besin eksiğini tamamlamak.
Ana arının yumurtlamaya teşvik edilmesi
Hava şartlarının uçuşa müsait olmadığında su ve enerji ihtiyacını karşılamak.
Genel dikkat edilmesi gereken konular
Besleme uçuş faaliyeti yoğun ise akşam saatlerinde yapılmalıdır. Uçuş faaliyeti yok veya az ise, gündüz şartlarında besleme yapılabilir.
Bir defada çok miktarda vermek yerine, azar azar gün aşırı besleme yapılmalıdır.
Şuruplar yerlere dökülmemeli, yemliklerden taşırılmamalıdır.
Her koloni tek başına beslenmeli, toplu olarak ortada besleme yapılmamalıdır.
Besleme Kapları
Bizlerin kullandığı ve genel olarak kabul gören besleme kutuları üst yemlik diye tanımlanan plastik yemliklerdir.

Sıvı besleme zamanlaması
Erken İlkbahar
Erken ilkbaharda sıvı besleme başlangıç zamanlamasını kesin bir tarih olarak vermek, mevsimsel farklılıklar sebebiyle mümkün gözükmüyor.
Bir kaç veriyi takip etmekte fayda var.
Gece sıcaklıklarının yükselmesi...
Yavrulama faaliyetinin başlaması...
Polen toplama davranışının az da olsa başlaması...
Bir yıl önceki besleme uygulamalarının sonuçları...
Çevredeki arıcıların uygulamaları...
Erken ilkbaharda sıvı beslemeye koyu şurup ile başlayacağız.
Eğer şartlarınız uygun ise, gün aşırı 250 ml. kadar şurup verilmesi yeterli olur.
Eğer besin takviyesi amacıyla yapılıyorsa, bu miktar arının alabileceği miktara arttırılabilir. Güçlü sayılabilecek bir koloni bir gecede 1 kg. şurubu alabilir.
İlkbahar
Polen akışının hızlanması ve gece sıcaklıklarının yükselmesi ile, yavru alanı iyice genişleyecektir.
Artık beslemeyi 1/1 oranında yapmaya başlıyoruz.
Miktar olarak yine gün aşırı 250 ml. kadar verilmesi yeterli olacaktır.
Bal akımının başlaması tahmin edilen tarihten 1 - 1,5 ay kadar önce besleme kesilmelidir.
Ancak bulunulan bölgede erken baharda gelen nektarı takip ederek, daha erken besleme kesilebilir.
Sonbahar
Bal hasadı sonrası, kışa hazırlık kapsamında çalışmaların en önemlilerinden birisi de sonbahar beslemesidir.
Sonbahar beslemesi de iki aşamalı yapılacaktır.
İlk önce genç işçi arıların kolonide çoğalması için ana arıyı teşvik kapsamında besleme yapacağız.
Bu besleme için 1/1 oranında ve yine gün aşırı 250 ml. olacak şekilde vermeliyiz.
Bu beslemede toplam süre en az 1 ay olmalıdır.
Ana arının yumurtlama davranışı kontrol edilmelidir.
Yumurtlama düzeyi azaldığında ve gece sıcaklıkları düşmeye başladığında teşvik beslemesi bitirilmelidir.
1 hafta kadar ara verildikten sonra, çıkan yavruların yerine salkım bölgesine yakın bölgelerde stoklama yapılabilmesi amacıyla koyu beslemeye başlayacağız.
Stok beslemesi planlanan stoklar tamamlanana kadar devam edilir.
Bu beslemede miktar arıların alabildiği kadar olup; gerekirse her akşam verilebilir.
*Sıvı besleme ürünlerinin içerisine kesinlikle antibiyotik içeren ilaçlar atmayınız.
*Sıvı besleme ürünlerinde vitamin kullanılması gereksizdir. Çünkü arılar en büyük vitamin kaynağı olan poleni tüketebilen şanslı canlılardandır.
*Sıvı besleme ürünlerinde limon, limon tuzu, tartarik ve krem tartarik vb. asit içerikleri kullanmanıza hiç gerek yoktur.
*Sıvı beslemeyi bal derlenmesinde kullanacak arıcılarımıza zaten sözümüz yoktur ama siz bal akımı başladığında kesinlikle besleme yapmayınız.
*Sıvı besleme ürününü hazırlarken çay şekeri dediğimiz sakkarozu kullanınız. Ucuz dökme şekerlerden uzak durunuz.
Ucuz dökme şekerler, fabrikalarda üretim esnasında yerlere dökülen şekerler olup; zararlı bir çok atık içermektedirler.
*Tüm arıcıları, arılara şeker veren bir araç olarak gören tüketicileri fırsat buldukça bilgilendiriniz.

Katı besleme
Katı besleme ürünü hazırlanması
Pudra şekeri ve bal...
Bu iki ürün dışında başka hiç bir şeye gerek olmayacaktır.
Pudra şekerini hazır almak yerine, mutlaka kendiniz çektiriniz.
Çünkü ticari pudra şekerlerinde topaklaşmayı önlemek için nişasta kullanılmaktadır. Arılar nişastayı tüketememektedirler.
Bal için ise , söylenecek en önemli konu, kendi balınız olmasıdır.
Eğer kendi balınız yok ise, güvendiğiniz bir arıcıdan bal edinmelisiniz.
Katı besleme ürünlerini hazır halde satın almak mümkün olsa da, kendinizin yapması gerektiğini öneriyoruz.
Kek yapımı
1 birim bal ve 3 birim pudra şekeri...
Balın benmari usulü ısıtılması, pudra şekeri ile kaynaşması için güzel bir durum yaratıyor.
Pudra şekerinin üzerine dökülen ılık bal, yoğrulur ve uygun kap veya poşetlere doldurulur.
Kek içerisine antibiyotik, vitamin vb. katmaya hiç gerek yoktur.
Ancak baharda kullanılacak keklere polen katılması tavsiye edilmektedir.
Kullanılan bal, polen yoğunluklu bir bal ise polen katkısına da gerek kalmayacaktır.
Katı besleme ürünü koloniye verilmesi
Katı besleme ürünü olan kekin koloniye genellikle çerçeve üzerine verildiğini görüyoruz.
Ancak bu durum, bir çok sakıncalı durum yaratmaktadır.
Özellikle uygun kıvamda yapılmayan kek, arıların üzerine akmaktadır.
Hava sıcaklıklarının düşmesi ile, salkıma giren arıların keki tüketmeye devam etmeleri sindirim problemleri yaratabiliyor.
Özellikle su ihtiyacı için uçuş yapılması davranışı da katı besleme handikaplarındandır.
Bu sebeplerden ve uygulama kolaylığı olarak, sıvı besleme kaplarının orta bölmesini kaldırarak keki dolduruyoruz.
Bu durumda salkıma girmiş koloninin keke ulaşması mümkün olmuyor.
Yoğun biçimde talep gören bir kek kutusu, yavaş yavaş nektar akımı duygusu ile ana arı teşviki için de faydalı olmaktadır.
Katı besleme ürünleri kolonideki bal stoklarını tamamlama ürünü değildir.
Bal stoklarının tamamlanması mutlaka koyu sıvı besleme ile yapılmalıdır.
Arı keki konusunda Türk Standartları Enstitüsü tarafından
TS 12064 hazırlanmıştır.
Bu standarda göre arı kekleri 5 grupta tanımlanmaktadır.
*Sade kek
*Proteinli kek
*Vitaminli kek
*Polenli kek
*Kompoze kek
Bizler bugüne kadar edindiğimiz bilgiler ve uygulama sonuçlarına göre bu çeşitlerden sadece 2 adedini önemsiyoruz.
Sade ve Polenli kek
Standarda göre sade kek içerisinde %65 pudra şekeri ve %35 bal bulunmalıdır.
Polenli kekte ise, %63 pudra şekeri, %35 bal ve %2 polen bulunmalıdır.
Öneri olarak polenli kek her zaman öncelikli tercihimiz olmalıdır.
Yine standarda göre arı kekinin tarifi aşağıdaki gibi yapılmıştır.
Arı keki;
* Koloni bireylerinin sağlık durumları ve verimleri üzerinde herhangi bir olumsuz etki yapmayacak besinlerden yapılmış, içerisine herhangi bir yabancı madde katılmamış,
* Yumuşak fakat akıcı olmayan hamur kıvamında,
* Kemik renginden koyu sarıya kadar değişen renkte,
* Genellikle bal aroması ve kokusunda,
* Tatlı lezzette,
* İçerisinde serbest halde su ihtiva etmeyen bileşimde olmalıdır.
İnvert Ürünlerle Besleme
Ülkemizde invert ürünleri fabrikasyon olarak üreten kuruluşlar bulunmakta olup, her arıcı invert şurup kullanmak yerine ılık sıvı besleme ürünlerini tercih etmelerinden yanayız.
Özellikle ev yapımı invert ürünler kesinlikle kullanılmamalıdır.
Günümüzde arıcının sıvı besleme ürünlerini invert hale getirecek enzimler yaygınlaşana kadar asit vb. ürünlerle invert yapmanın doğru olmadığı değerlendirilmektedir.

YAĞMACILIĞA KARŞI TEDBİRLER

Özellikle yağmacılık eğiliminin arttığı anlarda yapılan bölmeler sonucu veya diğer sebeplerden dolayı, arılıkta zayıf koloniler bulunabilir.
Daha sağlıklı bölmeler yapabilmek için en uygunu ise ikinci bir arılık sahibi olmaktır ki bu her zaman mümkün olamamaktadır.
Zayıf koloniler ise her zaman için yağmaya açık durumdadırlar.
Biz arıcılar da bazen bu duruma davetiye çıkarırız.
Zaten düzenini tam kuramamış olan zayıf kolonileri, kovanlara yerleştirme esnasında zor durumda bırakıyoruz.
Uçuş deliğine hakim olmaktan uzak bir biçimde kovanın sağına ve soluna doğru yanaştırılmış arı ailesi için yağma ile başa çıkmak imkansız hale geliyor

Çerçeveleri uçuş deliğinin tam karşısına gelecek şekilde kovana yerleştirmek arı ailesi savunmasını kurmasına yardımcı olma açısından avantajlar sağlamaktadır. Bu durumda yağma ile kesin olarak başa çıkıldığı düşüncesine kapılmadan, bu konuyu sadece bir tedbir olarak düşünmeliyiz. Arılıkta mümkün olduğu kadar zayıf kolonileri barındırmamalıyız.

ANA ARI MEMESİ (JANTER)

8,5 – 9 mm. iç çapında ve 5 – 9 mm. iç yüksekliğinde ana arı memelerine ihtiyacımız olacaktır.

Janter olarak adlandırılan ana arı üretim kitlerinin çanak tabir edilen parçaları bu amaçla rahatlıkla kullanılabilir.

Janter çanakları ahşap çıtacıklara balmumu ile tutturulup kolayca kullanılabilir.

Doğal olması açısından ana arı memelerini kendimizde yapabiliriz.

Bu tür ana arı memesi üretimi için elimizde bir ana arı memesi iç çapına uygun ağaç parçası bulmak yeterli olacaktır.

Balmumunu benmari usulü eritip, çubuğu içerisine çok az bal karıştırılmış soğuk suda ıslatıp, balmumu eriyiğinin içersine birkaç kez daldırıp daha sonra tekrar soğuk suya daldırdığımızda ana arı memelerimiz hazırlanacaktır.

Dipleri ve yükseklikleri soğuduktan sonra çakı yardımıyla düzeltilir.

Elimizde ana arı memesi olarak kullanacağımız materyalleri normal bir boş çerçeve üzerine monte edeceğiz.
Öncelikle bu iş için bir boş çerçeveye alt çıta uzunluğunda 2 adet çıta kademeli olarak 2 ucundan çivilenerek sabitlenir.

Bu çıtalar döndürülebilir olması larva naklinde kolaylık sağlayacağından, kenarlarından tek çivi ile çakılması tavsiye edilmektedir.

Ana arı üretme memeleri daha önceden 2 x 2 mm. ölçülerinde çok ince çıtalara balmumu damlatma tekniği ile yapıştırılır.

Bu küçük çıtacıklara yapıştırılması ana memelerini daha sonra yapacağımız nakillerde kolaylık sağlayacaktır.

Küçük çıtalar üzerinde monteli ana memeleri yine balmumu damlatma tekniği ile 2 sıra halinde boş çerçeveye monte edilir.

Memelerin larva transferinden 2-3 saat öncesi diplerine az miktarda bal konularak ana arı memesi üretim kolonisine verilmesi memelerin kabul oranını arttırmaktadır.
Memelere larva transfer edilmeden önce, daha önce elde ettiğimiz arı sütünden çok az bir miktar memenin dibine bulaştırılarak zeminin ıslanmasını sağlıyoruz. Ayrıca larvaları transfer ederken mümkün olduğu kadar sütüyle birlikte almaya özen gösteriyoruz.

Larva transferi yapılmış çerçeveyi ana arı memesi üretim kolonisinde bulunan ballı/polenli 2 çerçevenin arasına koyuyoruz.

Memeleri verdiğimiz koloniyi akşam saatlerinde beslemeye tabi tutuyoruz.

Besleme işlemine şartlarımız müsait ise 1 hafta boyunca devam ediyoruz.

Eğer bu süreçte arılığa gitme fırsatı buldu isek, tutmayan memelere tekrar transfer yapılabilir.

Verdiğimiz memelerin içerisine 4 günlük larvayı transfer ettiğimizden 5’inci gün sonunda larva 9 günlük olduğundan ağızları kapatılır.

Doğuma, memeler kapandıktan sonra tam bir hafta kalmış demektir.

16’ncı güne ulaşan ana arılar doğarlar. Ancak gözden kaçırılmaması gereken larvaların 4’üncü gününde transfer yapılmasıdır. Bu durumda transferden 12 gün sonra doğum gerçekleşecektir.

Bir ayrıntı…

Denemek amaçlı da olsa tutmuş istediğiniz miktardaki memelerden arı sütünün üst kısmında bulunan larvayı alıp atın ve yerine yine anaç kolonilerinizden en küçük “C” larvalardan transfer yapınız.

Bu durum süreci uzatmakta olup; daha fazla arı sütü tüketimi ile daha yüksek doğum ağırlığına sahip ana arılar elde edebiliriz.

Bu tip ana arılara “Çifte Kavrulmuş” deyip geçiyoruz.

Çiftleştirme Kolonisi

Ana arıların doğumunun gerçekleşeceği ve çiftleşme uçuşunu gerçekleştireceği küçük kolonilerin bulunduğu kutulara çiftleştirme kolonileri denilmektedir.

Çeşit olarak en fazla olgu, çiftleştirme kutularında görülmektedir.

Çiftleştirme kutusu oluşturmak amatör ana arı yetiştirmede aslında en sıkıntılı bölümdür.

Bu konuda kişi kendi kararını verirken elindeki sahip olduğu malzemeleri sorgulamalıdır.
Öncelikle normal ölçülerdeki çerçevelerin kullanılabileceği az sayıda çerçeveli ruşet kovancıklar tercih edilmelidir.

Bir standart kovanın 2, 3 ve 4’e bölünerek oluşturulan çiftleştirme kovanları kışlatma kolaylığı yanında oluşturulma esnasında daha pratik çözümler içermektedir.

Küçük değişik ebatlar içeren kutular ilk oluşturma esnasında amatör arıcılara gerçekten sıkıntılar yaşatmaktadır.
Ancak oluşturulduktan sonra kullanım ve taşıma kolaylıkları ile ilerleyen yıllar için pozitif değer katacaklardır.

Ana arı üretim kolonisindeki arıları bu amaçla rahatlıkla kullanabiliriz.

Standart çerçeveli çiftleştirme kolonisi hazırlama
Çiftleştirme kolonisi oluşturmak için herhangi bir koloniden 2 ballı polenli standart çerçevenin işçi arılarıyla birlikte ayrılmasıdır.

Oluşturulan kolonide yavrulu hiç çerçeve bulunmamalıdır.

Tarlacı arıların eski yerlerine dönmesi gerçekleşeceğinden, çiftleştirme kolonisine ekstradan arı silkelemelisiniz.

Ana arısız ve ana arı yetiştirmeye uygun yumurta bulamayacak olan bölünmüş genç işçiler anasızlık hissedecekler ve verilen ana memesini kabul edeceklerdir.

Küçük çerçeveli çiftleştirme kolonisi hazırlama
Birçok değişik modeli olan küçük çiftleştirme kutularının ilk oluşturulmasında sıkıntılar ile karşılaşılmaktadır.

Elimizde küçük çerçeveler için kabartılmış petek bulma güçlüğü başta gelen problemlerdir.

Standart bir çerçevede bulunan kabarmış peteğin kesilerek, küçük çerçevelere pamuk ipliği veya ambalaj lastikleri ile tutturulması ile aşılabilir.
Elimizde daha önce oluşturulmuş kutu var ise, bu kutulardan ilk oluşturma esnasında çerçeve transferi de yapılabilir.
Küçük kutulara işçi arılar, herhangi bir güçlü koloniden arı silkelenerek oluşturulabilir.
Tarlacıların geri döneceği hesabıyla, ilk oluşturma esnasında çerçeveleri kaplayabilecek miktarda biraz fazla işçi arı silkelenmelidir.
İlk ana çiftleşip döndükten sonra bir müddet bu minik kolonide yumurtlaması sağlanarak, çiftleşme kutusunun döngüsüne yardımcı olunmalıdır.
Memelerin verilmesi
Ana arı memelerinin doğumuna 2 gün kala çiftleştirme kutusuna memenin pozisyonunu değiştirmeden sarsmadan veriyoruz.

Ana arı memelerini naklederken kesinlikle yan veya ters çevirmiyoruz. Aksi halde analar meme içersinde ölebilirler.

Doğum ve Çiftleşme

Memeler kapandıktan 1 hafta sonra doğacak ana arıların doğumunu takip etmeliyiz. Doğum zamanı geçmiş ana arıların doğmaması durumunda meme dikkatlice yırtılarak kontrol edilmelidir.

Eğer ana arı meme içerisinde öldü ise, elimizde kaldı ise yeni bir meme verilmelidir.

Normal doğum gerçekleşmiş bir memenin uç kısmı çok düzgün bir biçimde açılmış olarak görülür.

Ana arı memesi kafesleri

Doğal olarak birden fazla ana arının aynı kolonide yaşaması istisnalar hariç mümkün değildir.

Yeni doğan bir ana arı diğer memeleri imha etmeye çalışır. Bu duruma işçi arılarda yardımcı olurlar.

Bu davranışa karşı tedbir olarak elimizde çiftleştirme kutusuna verilen memelerden fazla meme var ise, bu plastik kafeslerle ana arıların bu bölme içerisine doğması sağlanabilir.

Kafesler ana arıların doğmasından 1 gün önce takılmalı ve takılma esnasında kafeslerin içerisine 4-5 adet işçi arı da konulmalıdır.

Çiftleştirme kutularına verilen memelerden çıkmayanlar olduğunda bu kafes içerisine doğmuş analardan çiftleştirme kutularına verilebilir.

Sıvı / Katı Besleme Ürünleri

Sıvı besleme yapmak üzere hazırlanabilecek ürünlerin çeşitliliği yanında ana arı yetiştirme esnasında kullanılacak en uygun ürün, kendi ballarımızdan yapacağımız bal şerbetleridir.

Kendi ballarımızı tercih etme sebebi olarak hastalıklara karşı bir korunma metodu olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Ancak bal şerbetinin hazırlanması ve kıvamının tutturulması için birkaç deneme yapmanızda fayda vardır. Eğer bal şerbeti yapmakta sıkıntılarınız var ise 1 / 1 oranında hazırlanmış şeker şurubu ile ana arı memesi üretim kolonisini sıvı beslemeye tabi tutmalıyız.

Katı besleme ürünü olarak ise; yine kendi ballarımızdan pudra şekeri karışımı ile yapacağımız kekleri önereceğiz.

Eğer elinizde mevcutsa donmuş balda kullanılabilir, ancak yaydığı koku sebebiyle keke göre yağma riski daha yüksektir.

Kekler çiftleştirme kutularında devamlı olarak kullanılacaktır.

Hiçbir zaman unutmayınız ki çiftleştirme kutularını aktif dönemde sadece katı beslemeye tabi tutmalısınız.

Sıvı beslemeye tabi tutulacak, savunma sistemini bile kuramayan zayıf çiftleştirme kutuları yağmaya maruz kalarak yeni doğacak memenin bozulmasına, yeni çıkmış ana arının öldürülmesine ve hatta çiftleşme uçuşundan dönmüş yumurtlayan ana arıların bile öldürülmesine sebebiyet verebiliriz.

ÇERÇEVELERE MUM TAKMA İŞLEMİ



Çerçeveler mumlar takılırken kesinlikle tel geçirilmelidir. Aksi taktirde örülen yada kabartılan mum çeçerve içinde sabitlenemeyecek ve karakovan düzeni hakim olacaktır. Modern arıcılıkta teknik çalışmalar yapılırken kesinlikle çerçevelerdeki mumların tel ile tutturulması zorunluluğu vardır. Bu tutunma işlemi mumun sabitlenmesine ve balla doldurulduğunda çerçeve her ne şekilde tutulursa tutulsun balın çerçeveden ayrılmamasına neden olmak içindir. Bu durum çerçeve incelemeleri sırasındada geçerlidir. Ayrıca çerçevelerdeki balların süzme makinelerinde süzülmesi sırasında merkezkaç kuvvetinin etkisi ile bal kazan cidarına püskürtüldüğü sırada çerçevelerin parçalanmaması gerekir. Parçalanan çerçeveler tekrar kullanılamayacağı için bu çok önemlidir. Mumlar çerçevelere takılırken çerçeve üst çıtası önem arz eder. Üst çıtada bulunan oluklar ile mum buradaki yuvaya geçirilerek tutturulabileceği gibi yaklaşık 1cm kadar kıvırararakta oluksuz çerçevelere yapıştırma sureti ile de mum takılabilir. Çerçeve üstünden takılan mum teller ya mahmuzla yada adaptörler yardımı ile amperi düşük tutularak telin ısıtıp mumun yapıştırılması sağlanabilir. Bu çalışma ile çerçeveler tahrip edilmeden sağlıklı çerçeveler elde edilebildiği gibi erkek arı yumurtası az atılan ve işçi arı yumurtası bol olan çerçeveler elde edilebilmektedir. Çerçeveler takılacak mumlar genellikle üç sıra tele tututulmaktadır. İki sıra tele yapışması durumunda bolluk olabilir ve bal süzülmesi esnasında yırtılmalar daha fazla görülmektedir.

ANA ARI NİÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR VE VASIFLI OLDUĞUNU NASIL ANLARIZ?


Arı kolonisi içerisindeki en önemli birey gerek tek olması gerek neslin devamlılığını ve yaşama bağlılığını sağlayan unsur olması açısından ana arı son derece önemlidir. Arıcılıkta başarılı olabilmek için arı kolonisi bireylerinin çok önemli görev dağılımlarını iyi bilmeliyiz. Ana arının neslin devamını sağlamak açısından yumurtlama işleri ile meşgul olmasını bilmek yeterli değildir. Sağlıklı bir koloninin oluşabilmesi, bal ve diğer arıcılık ürünlerinin beklenenden daha fazla üretilebilmesi ve hastalıklara , parazitlere daha dayanıklı koloniler tesis etmede hep ana arının vasıflı olması gerekmektedir. Arıcılık sanatında bu yaklaşımla başarılı olunabilir.
Nasıl olucak vasıflı ana diye düşündüğümüzde ise aklımıza ilk olarak fazla miktarda analık hormonu üretebilen ana arılar akla gelmelidir. Buna bilimde feromon denilmektedir. Feromonları güçlü üretebilen analar genç analardır. Bu feromon varlığı koloniye sahip olabilme becerisi yaratmaktadır. Yaşlı anaların üretememesi üzerine yaşlı ananın varlığını anlayamayan arılar kendilerine yeni analar bile yetiştirmaya çalışırlar ve hatta bazen yaşlı ana genç ananın çıkması ve yumurtlamasına kadar kovan içerisinde kalabilir. Bu süreçte ana arı sanki bir işçi arı gibi görülmektedir. Bu feromon salgısını genç ve cüssesi büyük olan arılar daha fazla üretmektedirler. Cüssesi büyük olan analar ise oğul döneminde üretilen analardır. Bu dönemde kolonilerde hat safhada arı sütü üretebilecek seviyedeki bireyler yoğun olarak bulunmakta ayrıca dış çevre şartları nektarın ve polenin bol olduğundan dolayı ana namzetlerinin gayet iyi beslenmesini sağlayacak düzeydedir. Vasıflı analar daha yumurta döneminde iken 3 günlüğe kadar olan yumurtalardan elde edilen analar olmakla birlikte bu dönemde bol arı sütü ile beslenenler olmaktadır. Mevsimin önünde yada sonunda yapılan anların vasıfsız olması bundan kaynaklanmaktadır.
Ayrıca oğul döneminde elde edilen anların döllenmesi için ortamda bulunan erkek arıların varlığı oğul döneminde gayet bol olmakta vasıflı bir döllenme için gerekli olan sayıdaki erkek arılar bu dönemde sayıca fazla oldupu gibi bu dönemde çiftleşebilme olgunluğuna ulaşmış erkeklerdede vasıflı yapı ancak bu dönemde ortaya çıkmakta ve bol sperm ile ana vücudunda bulunan sperm keselerinin dolmasını sağlamaktadırlar . Biliyoruzki ana ömrü boyunca döllenme uçuşu yada uçuşları ile ömründe belli bir dönem 1ila 18 arası erkekle döllenir ve daha sonra bu döllenme sonucu aldığı spermleri ömrü boyunca kullanır. Buradan iri bir ananın ovaryumlarının yani yumurta üretecek olan dişi organının da daha fazla yumurta yapabilme becerisine sahip olacağı sonucu ortaya çıkacaktırki döllenme ve beslenme bu duruma yardımcı olacak unsurlardır.
Uzunca ve sivri olan anaların yumurtlama ve koloni içerisindeki bireylerle temasının daha fazla olacağı düşüncesi hakimdir. Şişman ve tombul analar yumurtlama becerisi olarak daha zayıf kalmakta ve hareket kabiliyetleri peteklerde daha kısıtlı olmaktadır.
Ana arıların bacak kanat gibi organları tam olmalıdır. İnsanlardada bir kolu bacağı olmayan kişiler yaşamlarını sürdürmektedirler fakat hayat onlar için daha zorlu geçmektedir. Bizler buradan yola çıkarsak arının yaşının tespiti için kanatının koparılmasının hoş bir yaklaşım olmayacağını düşünürüz. Zaten yaşamını zor bela geçirecek olan ana arı bundan sonra muhakkak diğer kanadı koparılmamışlara göre daha zor gelişim gösterecktir.
İster kendimiz yetiştireşlim ister dışarıdan alalım ana arıların vasıflı olup olmadığına dikkat etmeliyiz. Dış görünüşün yanı sıra ana arıların kovan içerisindeki yumurtlama yapısıda önemlidir.
Ana arı gözlerin tam ortasına biraz kalınca bir yumurta bırakmalıdır. İnce ve zor oluşmuş yumurtlar oluşturan anaların koloniyi başarılı bir şekilde kontrol altında tutması mümkün değildir. Ana arılar çerçevede boş göz bırakmadan tamamen gözleri yumurta ile doldurmalıdır.
Doğal oğul mevsiminde elde edilen ve bu dönemde elde edilen ana arıların yumurtlama kapasitesine bakıldığında kriterlerimize uyan ana arılarla koloniler kışa sokulmaldır. Önünüzdeki sezon bu analar ile istediğiniz her türlü ürünü almak mümkün olacaktır.

KOLONİLERE NİÇİN ANA ARI KAFESLE VERİLİR?


Ana arı bilgi birikimi ile kolay ve başarılı bir şekilde verilebilmektedir. Lakin ne zaman ve niçin ana arı verilmelidir? Ana arıların verilmesi gerekliliği olduğunda farklı yöntemlerle verilse dahi koloni ile ana arının verilmesinde bir sınırlayıcı faktörden yararlanılır. Kafesle sağlanan bu engelleyici yapı bireylerin ana arıya alışması ve koku irtibatının sağlanması için yapılır. Bu şekilde yapılmadığında yabancı olarak düşünülen ana arı imha edilecek ve sonuç hüsranla son bulacaktır.
Kolonimiz bir önceki incelememiz sırasında yanlışlıkla ezdiğimiz için ana arıyı kaybetmiş olabilir. Nakillerde çerçeve arasında yada içi dağılmış kovanlarda ölmüş olabilir. Kışın ana arısını kaybetmiş oabilir. Yaşlılığında dolayı ölmüş olabilir. Vasıfsız olduğu düşüncesi ile koloni tarafından öldürülmüş ve hatta ölmüş ana yerine meydana gelen ana arı döllenme uçuşuna çıkmış geri gelememiş başka canlılar tarafından öldürülmüş yenmiş yada kovan yerini şaşırdığından dolayı esas yerine gelememiş olabilir. Yada biz ırkını değişmek , yaşlılığından dolayı anayı değişmek istediğimiz de en doğru yapılacak iş döllenmiş ve yumurtlama becerisi içerisinde olan bir ananın kafesle analara verilmesi olmalıdır. Böylece koloni devamlılığı daha sağlıklı bir şekilde devam edecektir.
Genç ana arıların verilmesi ile kolonilerin oğul eğilimi daha az olacaktır. Koloni bireyleri fazla olduğu için arı ürünleri fazla üretilecektir. Koloni daha sağlıklı olacaktır.

ARILARDA GÜÇ KAVRAMI NEDİR?

Bir çok arıcı birbiri ile görüşürken arıların gücünden bahsederler. Arıların gücü arıcılıkta önemli bir konudur. İlkbaharla birlikte daima arıların gücünden bahsedilir. Arıcılıkta arıların gücünün belirlenmesi bal yapımı yada diğer arı ürünlerinin elde edilmesinde kullanılan yada önem arz eden bir unsurdur. Arılarımızın zayıf olması yada güçlü olması arı bireyinin kas gücü olarak değilde koloni bireylerinin sayısının fazlalığı yada azlığı olarak değerlendirilir. Bu seferde koloni bireylerinin çerçevelerdeki dağılımı ile sayısının değişeceği hatta hava sıcaklığı ilede arıların çerçevelerde daha fazla yayılmasından dolayı farklı bir bakış açısı doğurabilir. Mevsime görede arıların gücü farklı bir izlenim ortaya koymaktadır. Kışın soğuk olduğu zamanlarında birbiri içerisine girerek arıların kış salkımına geçtiği günlerde arı sayısı çok daha az gibi görülebilmektedir.
Bu bakış açısı ile bakıldığında arıların gücü çıta yada çerçeve hesabı ile hesaplanır. Bir çerçevenin arkası ve önünü tamamen arı ile kaplanıldığında bu bize bir çıta arı olarak hesaplama yapmamıza yardımcı olur.
Bazı ülkelerde kilo hesabı ile paket arıcılık yapıldığını duyuyoruz. Eski dönemlerde insan kafası at kafası kuzu kafası gibi hesaplarla oğul gücünün belirlendiğini duymuşsunuzdur. Buradaki önemli olan unsur arı kolonisinin maksimum gücünün bal döneminde yüksek seviyede tutulması esasıdır. Arı gücü hesaplanmasında mevsimsel hava sıcaklıkları takip edilmeli ve bal döneminde arıların doruk noktada mevcuda sahip olmasına dikkat etmelidir

ARI TEMİNİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Arı alırken dikkat edilecek kurallar ve konular bir arıcı için son derece önemlidir. Bir yıl boyunca yapılan çalışmaların sonucunu göreceğimiz bal döneminde hüsrana uğramamak için dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur arı ırkı.
Arı ırkı bölgemizdeki doğal yapıya dayanıklı olabilecek özellikleri yıllar boyu süren elimineler sonucu kazanmıştır. Ortamdaki doğal arazi yüzeyine ve bal veren bitkilerin yoğunluğuna göre bir takım özellikleri bünyesinde toplar arılar ve bizler bu özelliklere dayanarak arıların ürünlerini alırız.
Ülkemiz toprakları çeşitli mevsimleri aynı anda yaşadığı gibi farklı bitki gruplarınıda buna dayanarak bulundurmaktadır. Arılar bu doğal yapının , dış faktörlerle birleşmesi ve bundan etkilenmesi ile ortamlarına adapte olmuşlardır.En belirgin özellikleri dıştan renkleri ile ortaya çıkmaktadır. Bu genetiksel yapının tam bir göstergesi olmamakla birlikte bölgesel ayırımlarda kullanılan bir durumdur.

Bakıldığında görülecektirki ülkemizde arılar doğudan batıya doğru gidildikçe sarı ırk dediğimiz yapıyı kazanırlar.Doğu bölgelerde özellikle kuzey doğu bölgelerdeki arılar son derece az miktarda sarı bant içerir. Genelde arıcı arkadaşların söyledikleri güney ve güneydoğu bölge arılarının çok sarışın ve saldırgan oldukları yönündedir.Bu durum olımsuz gibi algılanmamlıdır.Hırçınlık dezavantaj olmasına karşın bal tutma kapasitesi bakımından oldukça başarılı oldukları ancak bu işi doğal yaşama alanlarında yapabildikleri görülmektedir.
Burada önemli olan gezginci arıcılığın başlaması ile beraber ülkemizdeki arı ırklarında bölgesel genetik kirliliğin ortaya çıkmış olmasıdır. Verimsiz bir ırkın kullanıldığı koloniler farklı bölgelerde yeni döllenecek anaların verimsiz döllerinin devamını sağlamakta yada adaptasyon sorunları yaşayan arı ırkı burada inaktive olmaktadır. Ölmekte yada zayıf kalmaktadır. Düşünülmesi gereken nokta bölgemize uygun arı ırklarını iyi bilmeli merakı gidermek açısından kullanılacak olan bir kovandaki farklı ırk arının takibi yapılmadan toplu ana değişikliklerinden kaçınılmalıdır.
Sarı ırk bir koloninin işçi arıları



Farklı renklerdeki arıların üzerinde bulunan bantları gösteren bir tablo.

Arılarda sarı renk halkalarının bazı bölgelerde turuncuya döndüğü de tespit edilmiştir.

Hangi ırkı kullanıyorsanız kullanın ,kullanacağınız ırkın birinci dercede melezlerini yada saflarını kullanmaya çalışın. Bölgenizde bu konuda kendini ispatlamış olan ana arı yetiştiricilerinden analarınızı temin edin yada kendiniz en önemli noktalara dikkat ederek ana arılarınızı yetiştirin. Vasıfsız ve yaşlı bir ana, ırkıda ne olduğu belli değilse başarıya giden yolda size köstek olacaktır.

Profeyoneller arı alış verişlerini kışa girerken yada erken ilkbaharda yaparlar. Yeni başlayan yada risk almak istemeyenler ise arı alım işlerini nisan ayı başlarına kadar bekletir. Her ne zaman alıyorsak alalım verimli bir ırkın bölgemize uygun olanını tercih etmeliyiz.

BAHAR DÖNEMİ YUMURTLAMA ZAMANI

ARILARIN İLKBAHARDA YUMURTLAMAYA BAŞLAMA ZAMANI



İlkaharda hava sıcaklığı günlük ortalama sıcaklığın 7 C olduğu yada gündüzleri yaklaşık
15 C olduğu zamanda arılarımızın kontrollerine başlamalıyız. Yapılacak kontrol ilk olarak ana arının olup olmadığı yönünde olmalıdır.
Kovanlar içindeki çerçevelerde uçuş yapılan günlerde eğer kolonide bir problem yok ise polen bulunmalı ve bu polen varlığı yumurtlamayı sağlayıcı etkenlerden biri olarak gözlenmelidir.
Anası vasıflı ve koloni mevcudu güçlü bir koloni bol miktarda polen getirmiş olur ki buda yumurtlamayı sağlayıcı bir unsurdur. Erik çiçeklerinin açması arıcıların arılarını besleme zamanının geldiğini gösteren bir işarettir.
Kovanlara giren ilk polenle birlikte yumurtlama işlemi de gerçekleşmiştir ve bu durum daha dış çevrede kar bulunan dönemde kovan içinde bulunan hazır polenler kullanılarak yapılmaya başlamıştır. Hatta kovan içinde hazırda depo edilmiş polen yok ise arılar bizzat kendi vücutlarının yapıtaşı olarak kullanılan proteinsel kitlenin yavrulara kullanılmasına ve ergin işçi arıların daha çabuk yaşlanmalarına neden olmaktadır.
Salkım oluşumu için hava sıcaklığının kovan içinde 14 C ye kadar düşmesi gerekiyor. Eğerki salkımın bozulması söz konusu olursa; kovan içindeki sıcaklık değişimini meydana getirir ki bu durumda arı kolonisi normal sıcaklığı sağlamak için huzursuzlanacak daha fazla bal tüketerek ideal sıcaklığı temine çalışacak ve arıların ömürlerinin kısalmasına neden olacaktır.


Hava sıcaklığı kovan dışında ne olursa olsun ana arının bulunduğu noktanın yaklaşık 32 C olması bu bölgede bulunan yumurtalarında bu sıcaklıkta yetiştirilmesi gerekliliğini ortaya koyar.
Bazen arılarımız kış ortasında yada erken ilkbaharda balsız kalabilir ve kovanda arılarımız çıtaların üst kısmına kadar çıkabilir bu durumda arıların muhakkak kekle beslenmesi gerekir.
Arıların uyku halinde bulundukları dönemde harcadıkları bal son derece azdır. Hatta yapılan bir araştırmada ılıman kuşakta 0 C de kışlayan bir arı kolonisi -9 C de kışlayan bir koloniye göre daha fazla bal tüketmiştir. İlerleyen günlerde hava sıcaklığının artması ile birlikte harcanan bal miktarıda artmaktadır. İlkbaharda arıların dışarı çıkmasına izin verilmeyen yağışlı ve ılık günlerde kovan içi faaliyetler devam etmekte ve bol miktarda kuluçka yapılmaktadır .Öyleki arılar aç kalabilecek duruma gelinceye kadar yumurta ile doldurdukları kuluçkalıklarda balı yok denecek kadar az miktara düşürebilir.

ANASIZ KOVANLARIN DURUMU

ANASIZ YADA VERİMSİZ ANALI KOVANLARIN DURUMU

Baharın başlaması ile birlikte kovanlarda takip edilmesi gereken en önemli konu kovanlardaki ana arı durumudur.

Kovanlarda ana arının varlığı ilk olarak muhakak incelenmeli ve duruma göre hareket etmelidir.Ana yok ise yapılması gereken en doğru hareket en yakında bulunan kovandaki arılarla anasız kovanın arılarının uygun bir yöntemle birleştirilmesi olmalıdır.Bu mevsimde ana yapmaları için arılara iş çıkarmak hiçde başarılı sonuç çıkarmaz ve çoğu yaşlı olan arıların yeni verilecek anayı kabul etmeleri kolay olmamakta ve başarısızlık yüzdesi fazla olmaktadır.Kovan içinde eğer ananın yokluğu çabuk anlaşılmayacak olursa işçi arıların yumurtlama durumu gerçekleşir, bu durumda erkek bireylerin artışı olur ki;bu da kovanın ölümü demektir.Kovanın anasızlığını dışarıdan baktığınızda anlayabilirsiniz.Bütün kovanlarda hareket olmadığı bir saatte anasız kovanın uçuş deliğinde arılar ne yaptığını bilmez şekilde hareket halindedir. Koloni bütünlüğü dağılmıştır. Bu tür kovanların arıları saldırma eğiliminde değildirler ve ana arayışı için uzun süreli bir inceleme yapıldığında kanatlarını çırpma hareketi yaparak adeta ağlamaktedırlar.

Kovandaki ana vasıfsız ve yaşlı ise resimdeki gibi dağınık yumurtlama durumu söz konusu olur. Hatta gelişme diğer kovanlara göre çok yavaş yada hiç olmamaktadır. bu durumda da koloni mevcuduna göre ya en yakın kovanla birleştirilmeli yada en erken zamanda genç ana arı verilerek durumu düzeltilmelidir.

ARI YEMİ NEDİR...

ARI YEMİ

Arı yemi Konya Çumra şeker Fabrikası tarafından üretilen ve Tarım Bakanlığının ruhsatlı tek arı yemi ünvanını üzerinde bulunduran arı beslemesinde kullanılan bir çok olumlu özelliği üzerinde bulunduran arıcılık için büyük bir nimet.

Öncelikle steril olması son derece önemli. Biliyoruz önce şerbet yaparken suyu kaynatır ve aynı hacimde şeker koyarız içine ve şekerde olası bir mikrop varsa sıcak su içinde mikroplar ölsün diye düşünürüz. Arı yeminde fabrikasyon bir şekilde steril durum gerçekleştiriliyor. Arı yemi içinde mikrop olması mümkün değil.

Arı yemi içerisinde bulunan glikoz , fruktoz, sakkaroz oranı balda bulunan miktarlar ile aynı miktarda. Kısacası arı yemi ile beslenen arı, sanki bal ile besleniyormuş gibi gelişimini sürdürüyor. Şeker şerbetleri ile yapılan beslemede bu oranın tutturulması mümkün değildir. Arı beslemesinde kullanılan arı yeminin içerisindeki şekerler bakımından baldan pek bir farkı yok, polen içeriği , mineral maddeler vitaminsel değerler ile iz elementlerin olmaması baldan farklı kılıyor birde içerisindeki gıda boyası.

Arı yemi piyasada satılan diğer şerbet benzeri sıvı ürünlerden arı biyolojisi için daha uygun. Bunun nedeni HMF oranıdır.

HMF= Hidroksi Metil Furfurol Özellikle ısıl işlemlerin uygulanması ile muhafaza edilen ve koyulaştırılan gıdalarda çok önemli bir kalite faktörüdür. Bu değer ballarda belli bir ölçü birimi ve balın daha önce ısıtılıp ısıtılmadığını, ısıtıldı ise sağlığa zararlı olup olmadığını ortaya koyan bir değer. HMF oranı olarakta arıların biyolojisine zarar vermeyecek değer bu üründe mevcut. Aksi taktirde arılarımızın sağlığı bozulur , ömrü kısalır ve verimsiz arıcılığın oluşmasına zamin hazırlarız.

Arılıklarda artık bu manzaraları görmeye başladık.
Arıların beslenmesinde geleneksel yöntem olarak genellikle şeker şerbeti kullanırız. Artık arı yemi kullanılmaya başlanıyor.


Petekler güveden zarar görmesin diye istifleniyor. İstif için özel çerçeve sehpahalarını resimde görüyoruz. Dizilen çerçeveler güveden zarar görmesin diye özel odalarda ilaçlanabiliyor.

Arı yemleri ile besleme yapma için harcayacağımız uzun zaman süreci ortadan kalkıyor. Şerbet yapma için gereken su ısıtma tertibatı, su, karıştırma işlemleri ve yapılan şerbetin taşınması ve kaptan kaba aktarılması bunların tamamı ayrı bir iş ayrı bir zaman hırsızı. İster az arınız olsun ister çok arınız olsun büyük bir kolaylık.

Arılıklarda yapılan besleme işlemleri daha çok erken ilkbahar ve geç sonbaharda yapılmaktadır. Bu süreçte yağmacılık eğilimide son derece yoğun olmaktadır. Her türlü besleme ürünleri bu dönemlerde arılıkta yağmacılığı körükler. Nedeni besleme ürünlerinin kokusundan etkilenen arılardır. Eğerki arılıkta şerbet benzeri besleme ürünleri dökülürse yerlere damlarsa , üsturuplu olarak kaba şerbetler verilmez etrafa dökülürse yağmacılığı tetikleyen durum ortaya çıkmaktadır.
Lakin arı yemi kokusuz olduğu için bu tür bir yağmacılığın ortaya çıkması mümkün değildir.

Arı yemi ayrıca yoğunluk olarak bal ile aynı kıvamda geç sonbaharda arıya verilecek olan yam arıların verilen şerbetin suyunu uçurma telaşesinden arıcıyı kurtaracak ve arıların sağlıklı kışlaması sağlanmış olacaktır. Balda bulunan polen içeriğinin bağğırsaklarda kış boyunca kalacağını ve arıların bağırsaklarda bekleyen polen artıklarından dolayı rahatsızlanacaı ayrıca şeker şerbeti ile beslendiğinde bağırsaklarda atık kısımların daha az olacağını vurgulayan literatürlere uygun bir çalışmada sergilenmiş olacaktır.

Balı alınan koloniye arı yemi veirlerek son derece mükemmel bir kışlama sağlamak mümkün olacaktır.
Sonuçta verim yükselten, arılarımızın sağlığına zarar vermeyen, yağmacılığı ortaya çıkartmayan, steril arı yemi kullanmak **** kullanmamak size kalmış.

Hizmet ve bilgi bizden takdir sizden.

Yalçın SEZER
Uzman Biyolog

ARI HASTALIKLARI....

Arı hastalıkları kuluçka dönemi yavru hastalıkları, erişkin arı hastalıkları ve parazit hastalıkları olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bu hastalıkları ayrı bir şekilde kısaca incelemekte fayda vardır.

1- Arılarda Kuluçka Dönemi Yavru Hastalıkları:

a- Kireç Hastalığı:


Etkeni: Kireç hastalığı (ascosphaera apis) bir mantar hastalığıdır.

Teşhis: Gözle görüldüğünden makraskobiktir.

Belirtileri: Larva misillerle enfeste olur. Mühürlü kuluçka hücresi içinde ölür. Larvanın yüzeyi kireç görünümlü beyaz-gri renk halindedir.

Tedavisi: Monokültür ve ısı ile tedavisi yapılabilir. Eğer kireç hastalığı genetikse ana arıyı değişmekte fayda vardır.

b- Taş Hastalığı:

Etkeni: Aspergillus flavus taş hastalığı bir küf hastalığıdır.

Teşhis: Çıplak gözle saptanabilir.

Belirtileri: Küf bütün yavruları ve bal peteğini enfeste eder. Arıcılıkta seyrek rastlanmaktadır. Özellikle küçük zayıf kolonilerde görülmektedir.

Tedavi: Koloni imha edilmelidir. Hastalık insanlara geçme özelliğine sahiptir.

c- Amerikan Yavru Çürüğü: Kolonide yavru çürüklüğü ile seyreden bir hastalıktır. Bu hastalık arılarda yavru çürüklüğü yapmaktadır.

Etkeni: Paenibasillus larvae

Teşhis: Match testi (Kibrit testi) ile yapılabilir. Çürümüş olan yavrular ipliksi bir yapıdadır. Diğer hastalıklarda ayırıcı teşhisi çürümüş petek sırları deliklidir, aynı zamanda rengi değişmiştir.

Belirtileri: Yeterli hijyen ve bağışıklık olmadan petek sırlandıktan sonra larvalar hastalanır ve sonra çürür. Çok bulaşıcı dirençli kalıcı sporları olan enfeksiyöz bir siyah kabuk oluşur.

Tedavisi: Hastalanmış koloni imha edilir veya yapay olarak bir açlık dönemi ile oğul verme oluşumu sağlanır. Erken dönemde tedavi edilebilir.Ancak ileriki dönemlerde tedavisi zordur. Temizlik ve dezenfeksiyon iyi yapılmalıdır. Hastalık çıkan yer karantinaya alınmalıdır.

d- Avrupa Yavru Çürüğü: Kolonide yavru çürüklüğü ile seyreden bir hastalıktır. Bu hastalık arılarda yavru çürüklüğü yapmaktadır.

Etkeni: Melissococcus pluton, paenibacillus alvei a.o

Teşhis: Laboratuar tanısı ile yapılır. Amerikan yavru çürüğü ile ayırıcı tanı yapılmalıdır.

Belirtileri: Larvalar sarımsı renk yapısındadır. Larvalar hücrelerinde eğri yatmış görünümü oluşur. Sırlanmadan önce hastalık görülür.

Tedavisi: Hastalanmış koloni imha edilir veya yapay açlıkla uğul vermesi sağlanır. Arı ekipmanları temizlenip dezenfekte edilmelidir.

e- Torba Çürüğü: Diğer bir adı da torba hastalığıdır.

Teşhis: Çıplak gözle saptanmaktadır.

Belirtileri: Pupa torba şeklinde gözükür.

Tedavisi: Ekseriyetle kendi kendine düzelir. Ancak varroa hastalığı ila beraber seyrederse tedavi gereklidir. Zaten kolonide Varroa akarı varsa tedavisi şarttır.

f- Aşırı Üşüme:

Teşhis: Çıplak gözle saptanabilmektedir.

Belirtileri: İlkbaharda ani bir soğukta küçük kolonilerde oluşabilir. Bakteriler nedeni ile yavruların çürümesi sonucu kötü kokular çıkar. İlkbaharda oluşacak soğuklarda kolonide taze larvalar ölebilir.

Tedavi: Ölü koloni imha edilir. Koloni diğer kolonilerle birleştirilebilir. Arıcılar bu hastalığın oluşumunu yaşamaması için ilkbaharda soğuklarda dikkatli olması gereklidir.

2- Arılarda Erişkin Dönem Hastalığı:

a- Nosema Hastalığı:

Etkeni: Nosema apis, mikrosporlar

Teşhis: Mikroskobik inceleme ile teşhis edilmektedir.

Belirtileri: Özellikle polen eksikliği durumunda barsak epitelyumu bozulur. Arılar güçsüzleşir ve erken ölürler. Arılarda uçamama belirtileri oluşmuştur. Bal peteği üzerinde ve kovanda kahverengi, sarı dışkı lekelerine rastlanır. Kovanda uçuş deliği ve uçuş tahtası üzerinde küçük toprak kırıntılarına rastlanabilinir. Yetişkin arılarda ishal vardır.

Tedavisi: Nosema hastalığı tespit edilmiş koloninin hemen tedavisi yapılmalıdır. Fumagilin içeren ilaçlarla kesin tedavisi mevcuttur.

b- Amip Dizanterisi:

Etkeni: Malpighamoeba

Teşhis: Mikroskobik inceleme ile tespit edilmektedir.

Belirtileri: Amipler malpighi tübüllerini tıkar ve ishale neden olurlar.

Tadavisi: Genellikle kendi kendine geçen bir hastalıktır. Çok zayıf düşmüş koloniler imha edilmelidir.

c- Dizanteri: Enfeksiyöz bir hastalık değildir. Yani herhangi bir etkeni yoktur.

Teşhis: Çıplak gözle teşhis edilir.

Belirtileri: Ekseriyetle kış aylarında rahatsızlıklar başlar. Kışın besin alamamaktan ishal olayları başlar. Sebebi uygunsuz kış besinleridir.

Tedavisi: Kolonideki stresi önleyip, kış besinini yenilerseniz hastalık kendiliğinden geçer.

d- Mayıs Hastalığı: Yine enfeksiyöz olmayan bir hastalıktır. Ekseriyetle su eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Polenle beslenme barsak sıvısını tutar. Su azlığı bu hastalığa neden olabilir.

Teşhis: Çıplak gözle teşhis edilebilir.

Belirtileri: Giriş deliği önünde ve uçuş tahtasında sürünen arılar görülür.

Tedavisi: İlkbahar aylarında şeker şurubu verirseniz, kendi kendilerine iyileştiklerini görürsünüz.

e- Bitki Zehirlenmesi: Bitki örtüsünün zehirli olduğu bölgelerde gözükür.

Teşhis: Çıplak gözle teşhis edilebilir.

Belirtileri: Yetişkin arı üzerindeki tüylerin dökülmesi, polenin kıt olmasından kaynaklanan arı renklerinin siyahlaşması başlıca belirtileridir.

Tedavisi: Zehirli nektar ve polen bulunan bölgeden arıları alarak zehirli olmayan bölgeye götürülmeleri gerekir.

f- Kronik Paralizi: Kronik paralizi virüsü bu hastalığın oluşmasına sebep olmaktadır.

Belirtileri: Arılarda tüylerin dökülmesi sonucu vücutlarının siyahlaştığı gözlenir.

Tedavisi: Genellikle ilaç uygulamaya gerek kalmadan kendi kendilerine iyileşirler.

3- Arılarda Parazit Hastalıkları ve Arı Zararlıları:


a- Varroa Hastalığı: Arıların hem larvalarına hem de erginlerine zarar veren bir parazit hastalığıdır.

Etkeni: Varroa jacobsani, varroa destructor olarak bilinen bir akardır.

Teşhis: Çıplak gözle teşhis edilebilir.

Belirtileri: Önemsiz vakalarda belirti yoktur. Hemolenf kaybı ile yavrunun gelişimini bozar. Arılar deforme olurlar. Kanatlar güdükleşir, arılar uçamazlar. Koloninin durumu enfeksiyon yoğunluğuna bağlıdır.

Tedavisi: Varroa tedavisi mutlak yapılmalıdır. Tedavi koloninin, yaz sonunu dirençli bitirip, sağlıklı bir şekilde kışa girmesini sağlar. Varroa parazitlerine karşı etkili ilaçlar vardır.

b- Trakea Akarı: Solunum yolu hastalığı yapan bir parazittir.

Etkeni: Acarapis woodi

Teşhis: Mikroskobik inceleme sonucu teşhis konabilir.

Belirtisi: Bu akarlar arının trakeasında yaşarlar. Arılarda uçamama, solunum güçlüğü ve zayıf koloni gelişimi görülebilir. Bu akarlar arıların ölümüne sebep olur.

Tedavisi: Formik asit ile tedavi edilebilir. Thymol içeriği de kullanılır.

c- Mum Güvesi: Peteklere zarar veren güvelerdir.

Etkeni: Galleria mellonella ve Achroea grisella dır.

Teşhis: Çıplak gözle teşhis edilebilir.

Belirtileri: Tahrip edilmiş boş petekler ve polen petekleri görülür. Açılmış galeriler ve örülmüş ağlar, dışkı parçaları görülebilir.

Tedavisi veya Koruma: Kullanılmamış petekleri formik aside ve buhara tutarak veya derin dondurucuda dondurarak temizleyin. Depo edilen peteklere bacillus thuringiensis püskürtmenizde fayda vardır.

d- Karıncalar: Karıncalarda arı kolonisi için çok zararlıdır.

Etkeni: Her türlü karıncadır.

Teşhis: Gözle görülür.

Belirtisi: Arı kolonisi kovan içine giren karıncadan huzursuzdur.

Tedavisi: Karıncaya karşı mekanik koruma yapılabilir. En basiti yapışkan bant kullanılabilir.

e- Ağaçkakan: Bu kuşlarda arı kovanlarına dolayısıyla arı kolonisine zarar verir. Kovan üzerinden kovanı delmek için ses çıkarır arılar rahatsız olur. Korunmak için Kovan etrafına tül çekilebilir.

f- Yaban Arıları: Yaban arıları da arı zararlıları olarak bilinir.

Arı hastalıkları arı kolonisi için verim kaybına sebep olduğu gibi koloninin yok olmasına da sebep olmaktadır. Arı hastalıklarını tedavi etmek ve bu hastalıklardan korunmak için erken davranmakta fayda vardır.

BAL VE ÇEŞİTLERİ

1-BALIN TANIMI
BALIN TANIMI : Bal, Türk Gıda Kodeksi 2000/39 sayılı Bal Tebliğinde "Bal; bal arılarının çiçek nektarlarını, bitkilerin veya bitkiler üzerinde yaşayan bazı canlıların salgılarını topladıktan sonra, kendine özgü maddelerle karıştırarak değişikliğe uğratıp, bal peteklerine depoladıkları tatlı madde" olarak tanımlanmıştır. Tanımından da anlaşılacağı üzere bal saf ve doğal olmalı, hiçbir katkı maddesi veya kalıntı içermemelidir
2-BALIN SINIFLANDIRILMASI...
BALIN SINIFLANDIRILMASI : Maden .Balın sınıflandırılması üretim ve pazarlama şekline ya da kaynağına göre yapılmaktadır.

A-ÜRETİM VE PAZARLAMA ŞEKLİNE GÖRE BALLAR
1-SÜZME BALLAR
2-PETEKLİ BALLAR

B-ELDE EDİLDİĞİ KAYNAĞA GÖRE BALLAR

1-ÇİÇEK BALLARI:Çiçek balı; genellikle bitkilerin çiçeklerinde bazen de kiraz, bakla, pamuk, ve şeftali gibi bitkilerin yaprak sapı ve gövdelerinde bulunan nektar bezlerince salgılanan nektarın arılar tarafından toplanması ile oluşturulan baldır.Her türlü çiçeğin nektarından elde edilen ballardır.Kekik,Korunga,ayçiçeği,ıhlamur ve kestane balları başlıcalarıdır.
2- SALGI BALLARI . Salgı balı; çam, meşe, kayın ve ladin gibi orman ağaçları üzerinde yaşayan böceklerin salgıladığı tatlı salgıların arılar tarafından toplanması ile oluşturulan baldır. Ülkemiz için en önemli salgı balı çam balıdır.

3. Balın Bileşimi.
Balın bileşimi, üretimin yapıldığı yöredeki bitki türlerine ve üretimin yapıldığı zamana göre değişmektedir. Ancak genel ortalama olarak balın %80'i değişik şekerlerden %17'si sudan meydana gelir. Geri kalan %3'lük kısım başta enzimler olmak üzere,Vitaminler,mineraller,proteinler gibi ve balı bal yapan ve balı değerli kılan maddelerden oluşur.

4. Balın BileşiminiOluşturan Maddeler
Su
Baldaki su miktarı balın olgunlaşma durumuna bağlı olarak farklılık gösterir. Normal olarak olgunlaşmış ballar %17 dolayında su içerirler. Baldaki su oranının yüksek olması balın daha kolay bozulmasına neden olur. Bu nedenle süzme bal, tamamen veya en azından yarısı sırlanmış peteklerden elde edilmelidir.
Karbonhidratlar
Bal, kaynağına ve bal özünü bala çeviren arıların salgı bezlerinin salgıladıkları enzimlerin aktivitelerine bağlı olarak yaklaşık 15 çeşit şeker içerir. Ancak, şekerler içersinde büyük çoğunluğu früktoz (levüloz) ve glikoz (dekstroz) oluşturur. Balda toplam şeker oranı % 80 dolayındadır.
Mineral Maddeler
Balda; demir, bakır, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, alüminyum, krom, nikel ve kobalt gibi değerli mineral maddeler vardır. Salgı balları mineral maddelerce daha zengindir. Bu özelliğinden dolayı tedavi amaçlı da kullanılırlar ve kristalize olmadıkları için bazı tüketiciler tarafından tercih edilirler.

Proteinler
Balın kaynağına bağlı olarak, proteinlerin yapı taşları olan aminoasitler ballarda oldukça düşük düzeylerde bulunurlar. Balda 17 adet farklı aminoasit tespit edilmiştir.

Asitler
Asitler, bala kendine has kokuyu veren maddeler olup balın asidik yapıda olmasını sağlarlar. Balın pH değeri değişik şartlar altında 3.4 ile 6.1 arasında değişmekle birlikte ortalama olarak 3.9'dur.

Enzimler
Balda, bir kısmı bitkilerden bir kısmı da arının salgı bezlerinden gelen değişik enzimler bulunur. Enzimler balın en değerli maddeleridir. Doğal ve ısıtılmamış ballarda enzim miktarı oldukça yüksek olup bu tür ballar kaliteli ve çok değerlidir. Bal ısıtıldığı oranda enzim değerinde kayıplar olur.

Vitaminler
Bal, kaynağına ve içerisindeki polenlerin miktar ve çeşidine bağlı olarak B, C, E ve K vitaminleri içerir.



5. Balın Fiziksel Özellikleri
a) Renk Özelliği
Balın rengi, elde edildiği kaynağına bağlı olarak su renginden siyaha kadar büyük bir varyasyon gösterir. Ayrıca, balın ısıtılması ve uzun süre açıkta tutulması balın rengini değiştirmektedir.

b) Viskozite
Balın bünyesi ya da akıcılığa karşı koyma özelliği de denilen viskozite, bal içinde mevcut su oranı ile yakından ilgilidir. Balı ısıtarak viskozitesini azaltmak mümkündür.

c) Işığı Döndürme
Balın polarize ışığı sağa ve sola döndürmesi, balın kaynaklarına göre farklılık gösterir. Nektar balları ışığı sola, salgı balları ise sağa döndürmektedir. Sakkaroz denen çay şekeri de ışığı sağa döndürür. Bu özellik sahte balların tanınmasına yardımcı olur.



6. Balın Kimyasal Özellikleri
a) Balın Tadı ve Kokusu
Bal, elde edildiği kaynağa bağlı olarak kendine has tat ve kokuya sahiptir. Bu itibarla ısıtma, işleme, depolama gibi işlemlerde balın kendine özgü tat ve kokusunu değiştirecek yanlış uygulamalardan kaçınmak gerekir.

b) Balın Şekerlenmesi
Bazı tanım ve hükümleri "Bal standardı" bölümünde verilen 2000/39 sayılı "Bal Tebliği"nde kristalize bal "kristalizasyon metotlarının herhangi birine tabi tutularak veya balın kristalleşmesi için herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın tamamen veya kısmen şekerleşmiş, krema ve fondan kıvamdaki bal" şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi balın şekerlenmesi bozulma olmayıp balın elde edildiği bitkisel kaynağa göre oluşabilen doğal bir olaydır. Ancak tüketicilerin çoğu kristalize olan balı bilgisizlik sonucu hileli bal olarak düşünürler. Bu yanılgı, ülkemizde özellikle süzme bal pazarlamasında sıkıntılara yol açmaktadır. Gerçek olan, pek çok doğal ve kaliteli balın çok çabuk hatta süzme aşamasından hemen sonra bile şekerlenmeye başlayabileceğidir.

Balın şekerlenip şekerlenmemesi üzerine; balın su, glikoz ve früktoz oranları, balın depolanma sıcaklığı, depolama sıcaklığının dalgalanması ve balda bulunan polen gibi katı partiküllerin miktarı etkili olmaktadır. Balın früktoz oranı düşerken glikoz oranının artması şekerlenmeyi destekler. Ancak, son yapılan çalışmalarda balın şekerlenme eğiliminin belirlenmesinde daha çok glikoz/su oranı üzerinde durulmaktadır. Buna göre, glikoz/su oranı 1.7'den daha düşük balların şekerlenmediği, bu oranın 2.1'den daha yüksek olan balların ise kısa sürede şekerlendiği bildirilmektedir.

Özellikle tüketicilerin bilgilendirilmesi yönünden tekrar etmek gerekirse, balın şekerlenmesi tamamen doğal bir olaydır ve balın kalitesini etkilemez. Batı ülkelerinde kristalize olmuş hatta özel yöntemlerle kristalleştirilip krem haline getirilmiş ballar zevkle tüketilirken ülkemizde bu tür ballara şüphe ile bakılması büyük bir yanılgı olup doğal ve kaliteli bala yapılabilecek en büyük haksızlıktır.

Balın kristalleşmesini önlemek için bazı yöntemler önerilse de çoğu ya yasal değildir ya da pratik uygulamadan uzaktır. Uygulanabilecek en basit yöntem balın önce oC'da 5 hafta bekletilmesi sonra da 14 oCÕda saklanmasıdır. Tüketiciler, istediklerinde kristalize olan balı sıvı hale getirmek için bal kabını, sıcaklığı 38 oC geçmeyen ılık su içinde tutabilirler.
Ayçiçeği, yonca, kavun, karahindiba, pamuk balları çok çabuk şekerlenirken akasya, hardal, orman gülü ve salgı balları geç şekerlenir. Adaçayı balı yıllarca şekerlenmeden kalabilir.

c) Işığı Döndürme
Balın polarize ışığı sağa ve sola döndürmesi, balın kaynaklarına göre farklılık gösterir. Nektar balları ışığı sola, salgı balları ise sağa döndürmektedir. Sakkaroz denen çay şekeri de ışığı sağa döndürür. Bu özellik sahte balların tanınmasına yardımcı olur.

ç) Balın Fermantasyonu
Balın içindeki şekerlere dayanıklı mayalar, özellikle su oranı yüksek balların fermantasyonuna (ekşimesine) neden olur. Sırlanmış ve olgunlaşmış balların su oranı daha az olduğu için ekşimesi zordur. Bu yüzden ballar olgunlaşmadan hasat edilmemelidir. Balın ekşimesini önlemek veya geciktirmek için bal, belli sıcaklıklarda, belli sürede ısıtılıp pastörize edilebilir. Ancak her ısısal işlem balın kalitesini ve değerini olumsuz yönde etkiler.

d) Balın Antibakteriyel Özelliği
Bal, antibakteriyel bir özelliğe sahip olduğundan içersinde mikroorganizma yaşayamaz ve çoğalamaz. Son yıllarda bütün dünyada hızla gelişen arı ürünleri ile tedavi olarak adlandırılan "apiterapi"de arı zehiri, propolis, arı sütü ve polen yanında bal da kullanılmaktadır. Arı ürünlerinin tümünün genel sağlık ve vücut direncini koruması yanında tedavi edici özellikleri de vardır. Balın antibakteriyel özelliği; asidik yapıda oluşuna, büyük oranda kuru madde (şeker) ve ayrıca enzimlerle glikozun parçalanması sonucu oluşan antiseptik bir madde olan hidrojen peroksit içermesine bağlıdır. Yüksek oranda şeker içeren bal, yüksek oranda su içeren hastalık etmeni mikroorganizmanın su kaybederek ölmesine ya da çoğalamamasına yol açarak antibakteriyel etkisini gösterir

KISACA ARI ????

Zarkanadlılardan, bal ve balmumu yapan, iğnesiyle sokan böcek. Öbür arılardan ayırmak için buna balansı da denmektedir.

Vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Başın ön kısmında koklama ve dokunma organlarım taşıyan duyargaları vardır. Başın iki yanında birer petek gözü ve tepesinde üç nokta gözü vardır. Göğüs halkalarına bağlı üç çift bacaktan öndekilerde duyargaları temizleyen arka bacağın ayaklarında çiçek tozu toplamağa yarayan tertibat vardır. İkinci ve üçüncü göğüs halkalarından birer çift kanat çıkar. Ana arı ile işçi arıların son karın halkalarında birer zehir iğnesi vardır. İğne geriye doğru çekip çıkmaz, zehir ağıtı ile iç organlarından bir kısmı iğne ile kopar ve arı ölür.

Vücudu meydan getiren halkaların yan taraflarında on çift nefes deliği vardır. Gövdenin içindeki hava boruları ve hava kesecikleri bu deliklere bağlıdır. Yemek borusunun genişlemesi ile bir bal midesi meydana gelmiştir. Emilen bal ve çiçek öz suları, kovana döndükten sonra boşaltılır ve peteklerde bal toplanır.

Bir kovan içinde yaşayan bal arıları üç tipe ayrılır: 1) 3000-4000 kadar işçi arı, 2) 100-150 kadar erkek arı, 3) Bir tane ana arı.

Ana arı, her petek gözüne birer tane yumurta bırakır. Üçüncü, günün sonun, da yumurtalar çatlayarak larvalar çıkar îlkin kurtçuklar halinde olan larvalar, krizalit devrini geçirdikten sonra ergin hale gelirler. Bir ana an 16-17 bir işçi arı 21, bir erkek arı 24 günde gelişimini tamamlar.

Toplum halinde yaşayan arıların, bir kovan içindeki en önemli varlığı ana arıdır. İnce ve narin yapılı, boyu diğerlerinden daha uzun olan ana arı beş yıl kadar yaşar. Ağız aygıtları iyice gelişmediğinden işçi arılar tarafından ağzına sindirilmiş besinler verilmek suretiyle beslenir. Yumurtlama devresinde günde ortalama olarak 2.500 yumurta bırakır.

Vücutları daha kaba ve büyük olan erkek arıların iğneleri yoktur. Kovandaki ödevleri genç arılarla çiftleşmektir ki bu çiftleşme sırasında organlarının bir kısmı vücudundan çıktığından hemen ölür. Oğul mevsimi sona erdiğinde, bunlara lüzum kalmadığından işçi arılar tarafından ya öldürülürler, ya da kovan dışına atılırlar.

İşçi arılar, cinsiyet organları körleşmiş dişi arılardır. Çok çalışkan dırlar. Kovanın iç ve dışındaki bütün işleri bunlar görürler. Kırlara açılarak çiçek özü toplarlar ve bal yaparlar. Havaların ısınması ile de çalışmağa başlarlar. Bu durum, havaların soğumağa başladığı sonbahara kadar sürer. Kışın toplu bir halde, salkım şeklinde bir arada bulunurlar.